Trump’a ikinci kez suikast girişiminde bulunuldu. Birincide, saldırgan ultrademokrat (ABD’deki politik lügatta “solcu” demek oluyor) bir gençti. Şimdiki saldırgan Ryan Routh ise 58 yaşında, yine ultrademokrat bir adam.
Routh’un, gerçekten ilginç bir profili var. Askerî üniformalar veya ABD bayraklı tişörtler giyiyor, Ukrayna bayrakları ve Nazi sembolleri ile görülüyor. Saçlarını ortadan ikiye ayırmış, bir kısmını maviye diğer tarafını sarıya boyamış. Bu hâli ile klasik bir faşist olmasını beklersiniz ama o aslında yeni tür bir “solcu”.
Ukrayna’da savaşmak için gönüllü toplayan bir örgütün yöneticisi olan Routh’un savaş hakkındaki görüşleri, deyim yerinde ise “şaka gibi”. 2022 yılında Newsweek’in yaptığı bir röportajda şunları söylüyor: “Bu, iyilerin ve kötülerin savaşı. Ruslar kötüler ve herkese kötülük yapıyorlar. Bizler (Batılılar) ise iyiyiz. Herkes buraya gelmeli, kötülüğü yenmek için hepimiz Ukrayna saflarında savaşmalıyız.”
Routh, 10 dakikalık video boyunca sadece iyiler ve kötülerden söz ediyor, beylik "birlik" sloganları atıyor. Savaşın gerçekte ne olduğuna dair en küçük bir fikri yok. Sebeplerinden de yarattığı ekonomik yıkımdan da insani felaketten de bihaber. Karşımızda, savaşı çizgi film düzeyinde algılayan bir ahmak var! Ancak hiç de tehlikesiz bir ahmak değil. Otomatik silah alıp kendi ülkesinin en önemli siyasetçilerinden birini öldürmeye kalkıyor. Neden? Çünkü o siyasetçi “Seçimi kazanırsam savaşı bitireceğim.” diyor.
Batılılar, kendi elleri ile kurdukları DEAŞ gibi örgütlerin eylemlerinden sonra teröristi mercek altına alıp hemen “Nerede radikalleşti?” diye sorarlar. Akademinin en sevdiği konuların başında da bu radikalleşme hikâyeleri gelir. “Bizim fonladığımız, CIA’dan maaşa bağladığımız sözde imamlar sayesinde radikalleştiler.” diyemedikleri için türlü çeşitli teorilerle “cambaza bak” yaparlar.
Doğrusu, "radikalleşme" diye bir olgu gerçekten de vardır. Pek çok sebebi olabilir: İşgal, şiddete maruz kalma, yoksulluk, sapkınca öğretiler, psikolojik baskı veya maddi menfaat. Ama radikalleşme teorileri nedense hep “Doğulular” üzerinden, Müslümanlar veya solcular üzerinden kurulur. Batılı müesses nizam, kendi şiddet eylemleri söz konusu olduğunda hiç oralı olmaz, hiç böyle sorular sormaz.
ROUTH NASIL RADİKALLEŞMİŞ?
Şayet radikallik, bir fikre körü körüne inanmak ve bunun için insan öldürmeyi bile göze almaksa eğer Trump’ı öldürmeye kalkan adamdan daha radikal birini bulmak zor. Deli saçması fikirlerle yola çıkıp milyonlarca insanın desteklediği bir siyasetçiye kurşun sıkıyor.
Peki, o zaman Batı medyasının, Batı akademisinin soramadığı soruları biz soralım…
Terörist Routh nerede radikalleşti? Afganistan’da mı, Irak’ta mı, Suriye’de mi, Filistin’de mi, Kuzey Kore’de, Çin’de mi? Hiç birinde değil. ABD’nin göbeğinde, Florida’da.
Nasıl radikalleşti? Camide mi, medresede mi, Kuran kursunda mı? Hiç birinde değil. Evinin koltuğundan pek kalkmadan arada bir “medeni” Avrupa’ya seyahat ederek.
Peki, Routh’u kim radikalleştirdi? İmamlar mı, medrese hocaları mı, devrimci militanları mı? Hiç biri değil. Routh’u ana akım Batı medyasının klasik yalanları radikalleştirdi. Çünkü bugün Batı basınında savaş hakkında (ve genel olarak Doğu hakkında) yazılıp çizilenlerin yarısına bile inanmanız sizi radikal bir manyağa dönüştürebilir.
Routh’un ahmakça tekrar ettiği ezberler, ABD’nin “itibarlı” gazetelerinde, TV’lerinden söylenenlerden hiç de farklı değil. Von der Leyen’in veya Olaf Scholz’un Ukrayna hakkında söyledikleri ile Routh’un abuklukları birebir örtüşüyor. Doğu’ya DEAŞ gibi tuzaklar kuran Batı eliti, şimdi kendi toplumunda ateşle oynuyor. Ama bunu “demokratik değerler” adına yapıyor.