İsrail, Gazze’deki işgale devam ederken bir süredir Güney Lübnan’da da ilerlemeye ve Hizbullah’a ait sığınak, tünel hatları ve askerî tahkimatları elimine etmeye yönelik operasyonlar düzenliyor. Bu durum, İsrail’in aynı anda eş zamanlı iki farklı cephede kara savaşına girdiği anlamına geliyor. Netanyahu ve savaş kabinesi, el yükselterek oynadıkları kumarın ölçeğini yükselttiler. Ya hep ya hiç mantığıyla sonuna kadar gitmekte kararlı görünüyorlar. Ancak İsrail Ordusu ciddi anlamda zorlanmaya başladı. Gazze’de Kassam Tugayları’nın asimetrik direnişi bitmek bilmiyor. Hemen her gün meskûn mahallerde nitelikli saldırılarla İsrail ordusuna ağır kayıplar verdirmeye devam ediyor. Keza Güney Lübnan’da da benzer bir durum var. Hizbullah, uzun yıllardır hazırlık yaptığı gerilla tipi kara savaşında İsrail’e ciddi zarar veriyor, yine son günlerde artan bir şekilde füze ve kamikaze İHA’larla İsrail kentlerini hedef alıyor. Özellikle Hayfa da artık Hizbullah’ın ana hedeflerinden birisi hâline geldi. İsrail’in Lübnan’a 50-60 km derinlikteki Golani Askerî Üssü’ne yönelik başarılı kamikaze saldırısı da İsrail’i şoke etti. Burada, çok sayıda asker öldürülürken onlarcası da yaralandı. Hizbullah nihayet sofistike sistemlerini kullanamaya başlarken İsrail hava savunma sistemlerinin tespit ve önlemede zorlanmaya başladığı görülüyor. Yine İsrail medyasına yansıyan bilgilerde, İsrail ordusunun hem topçu ve tank mühimmatı sıkıntısı yaşadığı hem de Demir Kubbe için füzeler konusunda ciddi yetersizlikler görülmeye başlandığı ifade ediliyor. ABD’nin sınırsız desteğine rağmen İsrail ordusu uzun süreli cephe savaşlarında üretim ve sürdürülebilirlik sorunları yaşamaya başlamış durumda. Savaşın daha da genişlemesi, Suriye’ye genişlemesi, bu durumu daha da tahkim edebilir ki şu an da İsrail’in Golan-Kuneytra hattında tampon bölge oluşturma niyeti ve buna bağlı bir hareket tarzı içerisinde olduğu görülüyor. Yine ABD’nin, THAAD yüksek irtifa hava savunma sistemlerini İsrail’e konuşlandırma kararı, yakın bir zamanda İsrail’in İran’a yönelik büyük bir askerî harekât yapacağının delili. Bu durum da İran’ın misillemesini beraberinde getirecek. Yemen’deki Husileri de unutmamak gerek. Kızıldeniz’de, İsrail ve müttefikleri menşeli gemileri hedef almaya devam ederken zaman zaman Tel Aviv’i balistik füzelerle hedef almaktan da çekinmiyorlar. Irak’ta İslami Direniş yapılanması da kamikaze İHA’larla İsrail’i vurmaya devam ediyor.
Dış cepheden gelen bu tehditlerin yanı sıra İsrail’in en çok korktuğu şey de başına gelmeye başladı. İsrail vatandaşı olan Arapların istişhad eylemlerinden bahsediyorum. Son günlerde çok sayıda Arap kökenli İsrail vatandaşı, asker, polis ve diğer işgalcilere karşı istişhad eylemi yapmaya başladı. Bu saldırılar genelde kendinden zuhurat olarak ifade edilen, bireysel yalnız kurt eylemleri. Önleyici istihbaratı pek mümkün olmayan ve yaygınlaşmasıyla İsrail çok ama çok zorda bırakacak bir eylem tarzı.
Nihayetinde İsrail’in, tüm bu meydan okuma ve tehditlere karşı daha da sertleşeceği öngörülüyor. İsrail ordusu şu an 400 bin sivilin de yaşadığı Kuzey Gazze’de, “Genrallerin Planı” olarak adlandırılan ve bölgeye gıda ve su dâhil olmak üzere mutlak ambargo uygulayarak Kassam Tugayları’nı açlık ve susuzlukla teslim alma niyetinde. Yine, İran’a büyük hava harekâtı düzenleyerek caydırmak ve sindirmek derdinde. Lübnan’da BM barış gücü UNIFIL’i dahi hedef alıp bölgenin boşaltmasınnı ve böylece daha kolay şekilde işgali derinleştirmek derdinde. Muhtemelen Suriye içinde de bazı hamleleri olacak. Ancak Netanyahu’nun bu büyük kumarı, İsrail’e çok pahalıya patlayabilir. Aynı anda bu kadar çok cephede ve bu kadar uzun süre savaşabilmek, ABD’nin tüm ve sınırsız desteğine rağmen mümkün görünmüyor. İsrail kara ordusu zorlanıyor. İsrail toplumunun ise daha ne kadar sabredebileceği şüpheli. İsrail hükûmetinin bu pervasız ve saldırgan tavrı, artık Avrupalı dostlarını bile ciddi anlamda rahatsız ediyor. İsrail’in karşısındaki güçlerin ise direniş azmi ve sabrı yıllara dayanıyor, âdeta yaşam tarzı.