Oktay Sinanoğlu, kuantum kimyası ve moleküler biyoloji alanlarındaki çığır açan çalışmalarıyla tanınan ve "Türkiye’nin Einstein’ı" olarak anılan ünlü bir Türk bilim insanıdır. 25 Şubat 1935 tarihinde İtalya’nın Bari kentinde doğan Sinanoğlu, eğitim hayatına Türkiye’de başladı ve ardından Amerika Birleşik Devletleri’nde kimya ve mühendislik alanlarında yükseköğrenim gördü. Yale Üniversitesi’nde kimya mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra, 1959 yılında MIT’de yüksek lisansını tamamladı ve 1961 yılında Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de kimya alanında doktorasını tamamladı.
Oktay Sinanoğlu, henüz 28 yaşındayken Yale Üniversitesi’nde profesörlük unvanını alarak, bu üniversitenin tarihindeki en genç profesörlerden biri oldu. Sinanoğlu, kuantum kimyası alanında geliştirdiği teoriler ve matematiksel modeller ile uluslararası bilim dünyasında büyük bir etki yarattı. Özellikle "Sinanoğlu Teoremi" olarak bilinen çalışma, kimyasal reaksiyonların kuantum mekaniği çerçevesinde daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuştur.
Sinanoğlu’nun bir diğer önemli çalışması, "Valans Bağı Teorisi"ni geliştirmesi olmuştur. Bu teori, moleküllerin yapısını ve kimyasal bağların oluşum süreçlerini açıklayan kuantum kimyası yaklaşımlarından biridir ve kimya alanındaki birçok temel sorunun çözülmesine yardımcı olmuştur. Sinanoğlu, ayrıca moleküler biyoloji ve genetik mühendisliği gibi disiplinlerde de çalışmalar yapmış ve bu alanlardaki bilimsel gelişmelere önemli katkılarda bulunmuştur.
Oktay Sinanoğlu, bilimsel çalışmalarının yanı sıra, Türkiye’nin bilimsel kalkınmasına büyük önem vermiş ve Türkçe’nin bilim dili olarak kullanılması gerektiğini savunmuştur. Türkiye’de bilim ve eğitim politikaları üzerine de birçok çalışma yapan Sinanoğlu, Türk gençlerinin bilimsel araştırmalara yönlendirilmesi konusunda yoğun çaba harcamıştır.
Oktay Sinanoğlu, bilim dünyasında "Türkiye’nin Einstein’ı" olarak anılmakta ve onun çalışmaları, kuantum kimyası ve moleküler biyoloji alanlarında uluslararası literatürde önemli bir yer tutmaktadır. Sinanoğlu, 2015 yılında hayatını kaybetmiş olmasına rağmen, bıraktığı bilimsel miras ve Türkiye’nin bilimsel gelişimine yaptığı katkılarla hatırlanmaya devam etmektedir.