Ölüm Gerçeği (2)

İslam’ın prensiplerine uygun hareket eden, Allah’ın emrettiğini yapan yasak ettiklerinden uzak duran,  insani değerlerle  barışık yaşayan; içkiden, kumardan zinadan  hileden, yalandan, iftiradan, fitneden, fesattan, kalp kırmaktan, devlet malına el uzatmaktan, rüşvet yemekten, cana, mala, namusa tecavüzden sakınan, hayatı boyunca insanlık için artı değerler üretme gayreti içinde olan, iman, ibadet ve  güzel ahlaka önem veren insan, ölüme hazırlık yapmış demektir. Bu kimseler için ölüm, artık korkulacak bir şey değildir. Çünkü Peygamberimiz şöyle buyurur:  “Ânî ölüm kâfir için gadab-ı İlâhi’nin bir yakalamasıdır, mü’min için de bir rahmettir.” (Ebû Dâvud, Cenâiz, 14)  

Görüldüğü gibi ölümden, Allah’a kulluk görevlerini yapmaya gayret eden mü’minler değil; Allah’a kulluk görevini yapmayan hevâ ve heveslerine göre yaşayanlar korkar. Yüce Allah şöyle uyarmaktadır: “İnsanların hesap verme günleri (ölüm) yaklaştı. Hal böyle iken onlar gaflet içinde (Allah’a kulluk yapmaktan) yüz çevirmektedirler.” (Enbiyâ, 21/1)  Ölüm bize hayatımız kadar yakın iken nefsimiz hala bu gerçeği anlamakta zorluk çekiyor. Ölümü sık sık düşünmeliyiz. Ölümü düşünmek, kişinin iyi işler yapmasına, kötü işlerden sakınmasına sebep olur. Ölümü unutmak gaflet, ölümü hatırlamak uyanıklıktır. Nefis ise ölümü sevmez, onu hatırlamak istemez. Fakat ölüme çare yoktur.

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor:  “Akıllı kimse nefsini kontrol altına alıp (her türlü günahlardan korunmaya çalışarak) ölümden sonraki hayat için hazırlık yapan; Âciz  (aklını gereği gibi kullanmayan) insan da, nefsinin hevâsına (istek ve tutkularına, kötü arzularına) uyup da Allah’tan (olmayacak şeyleri ve cenneti) temenni eden kimselerdir.”4Hadiste de görüldüğü gibi, Hz Peygamber (s.a.v.); Akıllı insanın nefsine hakim olarak günahlardan kendini koruması, ahiret için çalışması gerektiğini vurgulamakta ve aklını gereği gibi kulanmayıp, nefsinin kötü arzularına uyup, her türlü kötülükleri günahları işlediği halde, Allah’tan olmayacak şeyleri, cenneti temenni eden kimselerin yanlış yolda olduklarını beyan etmektedir.

Ölümden ibret ve öğüt almayanın başkalarının nasihatinden etkilenmesi tabii ki zordur. Yakınları, tanıdıkları öldüğü halde ve ölüm hâdisesini birilerinin ölümüyle duyduğu veya gördüğü halde, hâlâ kendisine çeki düzen vermiyorsa, bu gafletten uyanmazsa böyle insanın sonu perişanlıktır. Merhum üstat Necip Fazıl Kısakü­rek bir şiirinde: “Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?” demektedir. Tabii ki, ölüm, mü’min için, ölüm ötesi için hazırlık yapanlara güzel.

Yüce Allah bizleri şöyle uyarıyor: “kim iyi bir şey yaparsa lehine kim kötü şey yaparsa aleyhine” (Câsiye, 45/15)  Bir Müslüman bu dünyada yaptıklarından bir gün hesaba çekileceğini, büyük-küçük her yaptığından sorgulanacağını ve sonunda ya mükâfat ya da ceza ile karşılaşacağını bilir. Dolayısıyla Müslüman kişi kendine çok dikkat etmeli, iyi olanı yapmalı ve kötü olan şeylerden de sakınmalıdır. Ne mutlu dünya ve ahret saadeti için,  İslamî anlayış ve yaşayış içerisinde olmaya gayret edenlere!