Son yıllarda organ nakillerinde elde edilen başarılar, Türkiye'nin sağlık alanında dünya sıralamasında iddialı bir konumda olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı Nilgün Bilal, canlı vericili nakillerde Türkiye'nin dünya rekorunu kırdığını belirtiyor. Ancak, bu başarı, sadece altyapı ve yetenekli ekiplerle değil, toplumun organ bağışı konusundaki farkındalığının artırılmasıyla daha da değer kazanacaktır.
Bilal'ın vurguladığı gibi, salgın ve depremler organ bağışlarında düşüşe neden olmuş olabilir, ancak bu durum organ nakli bekleyen hastaların sayısını azaltmamış, aksine artırmıştır. Bu, organ bağışının ne kadar kritik bir konu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Pandemi ve doğal afetler, insanların organ bağışına olan duyarlılığını etkilese de, organ nakli bekleyen binlerce insanın umudu organ bağışlarına bağlı.
Türkiye'nin canlı vericili nakillerde dünya birincisi olması büyük bir başarıdır. Ancak, bu başarıyı daha da pekiştirmek ve diğer organ nakillerinde de liderliği sürdürebilmek için toplumda organ bağışı farkındalığına acil ihtiyaç vardır.
Bilal'ın ifade ettiği gibi, organ bağışı bir bebeğin annesinin ameliyat masasına yatıp bebeğine böbreğini vermesi kadar özel bir durumu içermiyor. Beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organları, başka bir yaşam için umut olabilir. Bu noktada toplumun, beyin ölümü tanısının gerçek ölüm anlamına geldiği konusunda bilinçlenmesi gerekiyor.
Böbrek ve karaciğer gibi organlarda kısmen yakınlarından nakil yapabilen hastaların sayısı bir nebze olsun çözüme ulaşmış olabilir. Ancak, akciğer, yüz, kol, uterus gibi organlara ihtiyaç duyan binlerce insanın umudu, organ bağışına bağlı. Bu nakillerin gerçekleştirilebilmesi için, toplumun organ bağışına karşı duyarlılık düzeyinin artması şart.