Bütün dünyada “Cinsiyetsiz toplum” projesi yürütülüyor. Türkiye’de de bu maksatla başta Sabetaycı medya organları olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve Emniyet teşkilatında uzun yıllardan beri sürdürülen çeşitli projeler vardır. İşte sakal ve bıyık yasağı bunlardan bir tanesidir. Milletimizi cinsiyetsiz hale getirmeye çalışan bu namus kavramından yoksun insanlar üzerinde biraz durmak istiyorum. Kadın görünümlü erkek üyeleri aracılığıyla “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” denilerek İslam’ın başkenti İstanbul’da dehşetli bir sözleşme imzalanmıştı. Avrupa Konseyinin oluşturduğu uzmanlar grubu “Kadına Yönelik Şiddet ve Hane İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele” adı altında bir geçici komiteyi yani CAHVIO’yu kurarak Şeytanı dahi utandıran ahlaksızlık projesini İstanbul’da yürürlüğe sokmuşlardır. İstanbul Sözleşmesi CAHVIO’nun 2009-2010 yılları arasındaki yoğun çalışmaları sayesinde görünüşte “kadına yönelik şiddeti” önleme konusunu ele alıyordu fakat kısa zamanda anlaşıldı ki bunların amacı başkadır. Maalesef hükümetimiz bu çirkin projeye alet olmuş bazı kamu kurumları aracılığı ile destek olmuştur. Fakat zararın neresinden dönülse kardır. Derhal bu ahlaksız gidişe bir son verilmelidir. Bu konuda yapılacak işlerin başında da sakal ve bıyık yasağını kaldırmak gerekiyor. Çünkü eşlik başta olmak üzere cinsi sapıklıkları önleyecek en önemli işlerden bir tanesi erkeklerin erkek gibi ve kadınların da kadın gibi görünmesidir. Bediüzzaman Said Nursi, Lemaat isimli eserinde “Erkekler heva ve hevesle kadınlaştıkça kadınlar da hayasızlıkla erkekleştiler” diye bu sapkınlığa dikkat çekmiştir. Kötü ahlak özellikle Avrupa’da giderek yaygınlaşmış ve nihayetinde ülkemizde zorla uygulama alanına sokulmuştur. İçkili sefih eğlenceler, balo adı altında yaygınlaştırılarak Türk kadınının iffeti ve namusu ayaklar altına alınmıştır. Bunu yeterli görmeyen başta Sabetay Yahudileri, erkeklere de aynı şekilde saldırmış sakal ve bıyık yasağı koyarak özellikle askerlerimizin muhannes gibi yani kadınlaşmış erkekler gibi görünmesini sağlamaya çalışmışlardır. Evet, erkek kadın gibi süslense muhannesliktir, yakışmaz. Mert ve onurlu erkekler cilveli kadın gibi davranmamalıdır. Dinimizin bize kazandırdığı onur ve izzet, Türk tarihinin gösterdiği kahramanlık ve şecaat bu çirkin görüntüye müsaade etmez. Devlet yöneticileri şimdiye kadar tedbir almadı ise hiç olmaz ise bundan sonra dikkatli olmalıdır. Özellikle Milli Eğitim ve Aile Bakanlıklarının bu dehşetli ahlak düşmanlarına uyanık olması anayasal bir görevdir. Çünkü ailenin korunması için anayasamızda açık hükümler bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar açıkça gençlerin uni kişiliğe ve 3.cinsiyet adı verilen apaçık bir sapıklığa yönlendirmektedir. Kuran’da Lut kavminin başına gelen dehşetli ahlaksızlık bugün hem Türkiye’de hem de bütün dünyada özellikle medya araçları ile sürdürülmeye çalışılmaktadır. Bu dehşetli sapıklıktan kurtulmanın en önemli yolları arasında daha önce kimsenin dile getirmediği ve özellikle silahlı kuvvetlerde ve emniyet teşkilatında sürdürülen sakal bıyık yasağı üzerinde tekrar durmak istiyorum. Çünkü bu mesele sanıldığından çok daha vahim noktalardadır. Küresel ahlaksızlık odakları, cinsiyetsizliği yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Bu duruma seyirci kalan hükümetimiz ise anlamsız sakal ve bıyık yasağını sürdürmektedir. Müzik, sinema ve moda yoluyla yaygınlaştırmaya çalışılan nötr cinsiyet, uni kişilik veya 3.cinsiyet faaliyetlerine karşı alınacak çözüm tedbirlerinin başında bu kasıtlı bir şekilde uygulanan yasak gelmektedir. Ne üzücüdür ki İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinden birisi: LGBT adı verilen sapık güruha karşı bunları koruma amaçlı maddelerin bulunmasıdır. Sözleşmenin “Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Karşıtlığı” başlıklı 4. Maddesi’ne göre “Bu sözleşme hükümlerinin taraflarca uygulanışında, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, yönelim, cinsiyet kimliği başka statüler temelinde hiçbir ayrımcılık yapılmayacaktır.” Denmektedir. Ayrıca sözleşme, hane içi şiddetin tanımını yaparken “eş” kavramı ile birlikte “partner” kavramını da ele alarak LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transeksüel ve interseks) bireylerin içerisinde olabileceği Medeni Kanunda tanınmayan ilişkileri de kapsamaktadır. Bu utanç verici sözleşmenin İstanbul gibi yüzyıllarca İslam’a başkentlik yapmış bir şehirde imzalanması affedilmez bir hatadır.