Zira suç vâki olmamıştır. Suç vâki olmadığı için de son ana kadar niyet sahibi, hem vaz geçebilir, hem de niyetini herhangi bir sebebe bağlı olarak gerçekleştirmeye muvaffak olmayabilir. Dolayısı ile niyetine terettüp eden bir ceza varsa, o ceza verilir ki; istibdad idarelerini bir kenara bırakırsanız, dünyanın hiçbir yerinde bunun cezası niyet sahibini öldürmek değildir.
Bir de düşününüz ki, teşebbüs şöyle dursun, orta yerde bir niyet bile mevzu değil. Ancak diyorsunuz ki, ya böyle bir şeyi yaparsa? Bu ihtimalden hareketle yeryüzünde öldürülmeyecek tek insan kalmaz. Her insanı bu tuhaf ihtimalden hareketle öldürüp imha edebilirsiniz. Buna misal olarak Napolyon’u örnek verirler. Bu adam demiş ki “bana öyle bir şey söyle ki seni o söylediğin söz yüzünden idam edeyim”. İşte niyetinden dolayı adam öldürmekle akıl ve iz’ana karşı bundan daha büyük bir cürüm işlenemez.
İster istemez İzmir Suikastı akla geliyor. Bu yüzden başta Kazım Karabekir olmak üzere birçok İstiklal savaşı gazisi kişi idam edilmek üzere yargılanmıştı. Ordu Karabekir’e sahip çıktı da paçayı kurtardı. Lakin diğerleri o kadar şanslı değildi. İddialara göre “suikasta sadece niyet etmişler, teşebbüs dahi etmemişlerdi”. Fakat hepsi asıldı. Çünkü bunlar şehzade katline kılıf geçirenlerden ders almışlardı. İnsanı ne derece sukut ettiriyorlar, ibret almak lazım…
Şimdi, “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözünü söyleyen ve Nutukta çekinmeden yazan M. Kamal’ı kaale bile almıyoruz. Zira onun için değil şehzade binlerce insan da öldürülse sorun olmazdı. Biz bir parça İslam hukukunu bilen ve ona saygı duyan insanlar ile hesaplaşıyoruz.
Dahası var: Düşününüz ki, devlete yani padişaha isyan edebileceği ihtimalinden hareketle öldürülenler arasında emeklemekte olan bebekler de var. Hükümranın aklına bakar mısınız? Diyor ki, “Bu bebek büyüyecek, bana veya kardeşine isyan ederek devletin bekasını yani kendi iktidarını tehlikeye düşürecektir. Onun için şimdiden öldürünüz.”
Behey zalim! Nereden biliyorsun ki, o çocuk, erken bir hastalık veya başka bir sebeple ölmeyip büyüyecek, sonra isyan edip fitneyle kanın akmasına sebep olacaktır?
Sorulacak en kaba ama en doğru sual, “Sen kimsin? Nefs-ül Emre sen mi hükmediyorsun? Kaderin mizanı senin elinde mi? Sen mi halkediyorsun?
Hadi katil olmayı göze alıp öldürüyorsun. Hesabını âhirette vereceksin elbet. Peki, neden senin korkundan ödleri patlayan zavallı bir kaç âlimi fetvacı yapıp hem İslâmiyet’i
kirletiyor, hem de o zavallıları da kendin gibi Cehennem’e sürüklüyorsun?