Sinvar’ın ölümüyle bölgeye barış gelecek mi?

Uluslararası siyasetçi, teorisyen Robert Cox’un iktidar tanımına göre, iktidar olabilmeniz için gücünüzün yanı sıra toplumun rızasını da almanız gerekir. Sinvar’ın ölümüyle sanki İsrail toplumunun öcü alınmış ve halkın bu şekilde rızası da alınmış havası yaratılarak Netanyahu’nun elinin güçlendirildiği izlenimi yaratılmak istenmektedir. Ancak mesele sanıldığından çok daha karmaşık görünmektedir. Çünkü Sinvar’dan sonra İsrail ve ABD, bölgeye yayılmayı sona erdirip rehine krizini de sonlandırarak bölgeye barış getirdik diyebilecekler midir? Bana göre Washington ve Tel Aviv’in işi bundan sonra daha zor. Madem Sinvar barışın önünde en büyük engeldi, rehinelerin iadesi Sinvar yüzünden yapılamıyordu ve Sinvar’ın elinde Amerikalıların kanı vardı, şimdi Sinvar yok… Bundan sonra ne yapacaksınız? Bu sorunun cevabını herkes biliyor aslında…

Bu ikili (ABD ve İsrail), iktidara ister Trump gelsin ister Harris hiç fark etmez, bölgede yayılmaya ve cinayet işlemeye devam edeceklerdir. Çünkü mesele ateşkes, barış vs. değildir. Yönettikleri Amerikan halkı ve İsraillilerin rızasını alarak iktidarda kalmak hiç değildir. Mesele, silah gücüyle Filistin, Lübnan ve Suriye’yi Araplardan temizlemek ve Arap topraklarını kolay yönetilebilir hâle getirmektir. Sonuna kadar direnen Filistinli kardeşlerimin önünde saygıyla eğiliyorum. Ancak öyle bir el var ki Filistinlileri de birbirine düşürüyor. Bugün Filistin’de 10 ayrı örgüt mevcut ve bu örgütler bunca mezalime karşı bir türlü birleşemedi. Temmuz 2024’te Çin, aralarında Fetih, Hamas, İslami Cihat, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Kurtuluş Demokratik Cephesi'nin de bulunduğu 14 grubu Pekin’e davet etmiş olsa da bu gruplar ne yazık ki İsrail’in karşısında şimdiye kadar yekvücut olamamışlardır ve olacakları umudu da ne yazık ki çok zayıftır.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, İstanbul’da, Hamas Şura Meclisi Başkanı Muhammed Derviş İsmail ve Hamas Siyasi Büro üyeleri ile görüşmesinin tam da Alman Şansölyesi Scholz’un Ankara’yı ziyaretine denk gelmesi son derece dikkat çekicidir. Bu toplantı, Filistin davasına Türkiye’nin sonuna kadar sahip çıktığını göstermesi açısından da son derece kıymetlidir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Filistinliler ile yapılan toplantıya eş zamanlı Scholz ile yaptığı basın toplantısındaki konuşması da bir kez daha içimizi soğutmuştur. Diğer bir deyişle Erdoğan, Scholz ile karşılaştırıldığında iktidarını pekiştiren rızayı özellikle Filistin konusundaki tavrından dolayı Türk halkından fazlasıyla almaktadır. Scholz ve diğer Avrupa liderlerinin kendi toplumlarının rızası hilafına yürüttükleri İsrail yanlısı tutumlarının, bu liderlere ve ülkelere ileride mutlaka çok olumsuz geri dönüşleri olacaktır. Uluslararası siyasette bu durumun pek çok örneğini sayabiliriz. 

Uluslararası sistemde dengeler, yakın gelecekte mutlaka değişime uğrayacaktır. Nitekim Türk halkı olarak biz Sinvar’ın ölümünün yankılarına odaklanmışken Çin, Tayvan etrafında tatbikat yapmakta, Kuzey Kore Anayasası’nda değişiklik yaparak Güney Kore’yi düşman ilan etmektedir. Son olarak tüm bu gelişmeler devam ederken bir ilk yaşanmış ve Japon Savunma Bakanı, Brüksel’de düzenlenen NATO’nun savunma bakanları toplantısına katılmıştır. Sözün özü, bölgemizde yaşananları, mutlaka geleceğe ilişkin olacakları hesaba katarak ve global güç çatışmasını yakından takip ederek ele almalıyız.