Subrahmanyan Chandrasekhar, yıldızların evrimi üzerine yaptığı çığır açan çalışmalarıyla tanınan ve astrofizik alanında derin izler bırakan Hindistan asıllı Amerikalı bir astrofizikçidir. 19 Ekim 1910 tarihinde Lahore, Britanya Hindistanı'nda (bugünkü Pakistan) doğan Chandrasekhar, genç yaşlardan itibaren matematik ve fiziğe derin bir ilgi duymuştur. Bilim dünyasında "Chandrasekhar Limiti" olarak bilinen kavramı geliştirerek, yıldızların evrim süreçlerinin anlaşılmasına büyük katkı sağlamıştır.
Chandrasekhar, Cambridge Üniversitesi’nde doktorasını yaparken, beyaz cüce yıldızların özelliklerini incelemiş ve bu yıldızların kütlesinin belirli bir sınırı aştığında kararlı kalamayacağını keşfetmiştir. Bu sınır, bugün "Chandrasekhar Limiti" olarak bilinir ve yaklaşık 1.4 güneş kütlesi olarak tanımlanır. Chandrasekhar’ın bu teorisi, beyaz cüce yıldızların süpernova patlamalarına yol açabileceğini ve bu süreçlerin kara deliklerin ya da nötron yıldızlarının oluşumuna neden olabileceğini göstermiştir. Bu keşif, astrofizik alanında bir devrim niteliğindedir ve yıldızların yaşam döngüsü hakkında temel bilgiler sunar.
Chandrasekhar’ın çalışmaları, başlangıçta bilim dünyasında büyük bir direnişle karşılaştı, özellikle de o dönemin ünlü astrofizikçisi Arthur Eddington tarafından eleştirildi. Ancak, Chandrasekhar'ın teorileri zamanla geniş kabul gördü ve modern astrofiziğin temel taşlarından biri haline geldi. 1983 yılında, yıldızların evrimi ve yapısı üzerine yaptığı katkılardan dolayı Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü.
Chandrasekhar, sadece beyaz cüceler üzerine değil, aynı zamanda yıldız atmosferleri, kara delikler, nötron yıldızları ve genel görelilik gibi birçok farklı alanda da önemli çalışmalar yapmıştır. Kariyeri boyunca, Chicago Üniversitesi’nde profesör olarak birçok öğrenci yetiştirmiş ve astrofiziğin çeşitli alanlarında önemli kitaplar yazmıştır.
Subrahmanyan Chandrasekhar, bilim dünyasında titiz çalışmaları, derin matematiksel kavrayışı ve evrenin en karmaşık süreçlerine dair açıklamalarıyla büyük saygı görmüştür. Onun teorileri, astrofizik alanında bugüne kadar yapılan birçok çalışmaya ilham kaynağı olmuş ve yıldızların yaşam döngüsünü anlamamızda temel bir rol oynamıştır.