Baş döndürücü hızda gelişen olayların sonunda Suriye’deki durum tamamen değişti. Esed rejimi devrildi ve Suriyeli muhalifler ülkeye hâkim oldu. Suriyeli muhaliflerin Şam’ı, askerî olarak ele geçirmektense rejimin teslim olması ve Beşşar Esed’in kaçması sonucunda alması, Suriye’nin geleceği için ümit verici.
Nitekim Esed rejimi, Şam hattında bir son direniş yapsaydı hem başkent gereksiz yere zarar görecekti hem de süreç uzayacaktı. Çatışmaların şiddetlenmesi de taraflar arasındaki husumeti artıracak ve geçiş sürecini zorlaştıracaktı. Şam’ın askerî olarak alınması ülkedeki devlet kurumlarının çökmesine yol açabilirdi. Ancak öyle olmadı. Suriyeli muhalifler, Esed rejiminin başbakanı ile müzakereleri yürütüp çatışmadan başkenti devraldılar.
Böylelikle geçiş sürecinde Suriye’nin kurumları korunmuş oldu. Başbakanın kurumları devretmesiyle birlikte Suriye’deki geçiş hükûmeti için de zemin oluştu. Bundan sonraki süreçte Suriyeli muhaliflerin oluşturacağı geçiş hükûmetinde, Esed rejiminin teknokratları ve bürokratlarının görev alması son derece olası. Onların görev almasıyla Suriye’deki devlet kurumları çökmeden dönüştürülebilir. Suriyeli muhaliflerin son senelerde kazandığı kurumsal kapasiteyle birlikte geçiş süreci için ümitli olduğumu söylemeliyim.
Suriyeli muhalifler arasında bir iç çatışma olasılığını da çok olası bulmuyorum. Kesin konuşmak elbette zor ama muhaliflerin son senelerde elde ettikleri tecrübe ve kapasite, onları bundan alıkoyacaktır. Ayrıca muhaliflerin arasında gruplaşma ve ayrışma da bu süreçte neredeyse ortadan kalktı ve ilk defa bu kadar bir arada hareket ediyorlar. Suriyeli muhaliflerin bu süreci başarılı bir şekilde yürütmesi ve birlikteliğini bozmamasında Türkiye’nin de etkisi olacaktır. Zira Türkiye’nin, Suriyeli muhalifler üzerindeki etkisi herkesin malumu.
Türkiye’nin desteklediği Suriye Millî Ordusu, hem kapasitesi yüksek hem de meşru bir aktör. Aynı şekilde siyasi muhalefette, resmî ve uluslararası alanda da meşruiyeti bulunuyor. Bunun yanında HTŞ’nin lideri Ahmed El Şara (Culani), çok ciddi bir karizma kazandı. Suriye’de, âdeta bir halk kahramanı konumuna yükseldi. HTŞ’nin ve Ahmed El Şara’nın (Culani) bu denli büyük rağbet görmesinin altında, son dört yıldır örgütün yaşadığı dönüşümün de çok önemli etkisi var. Türkiye’nin başarılı politikaları ve stratejileriyle birlikte Suriyeli muhaliflerin HTŞ’ye yönelik yaklaşımı sayesinde çok ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşandı. Uluslararası medya ve devletler nezdinde de konumu değişti.
Ancak HTŞ, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararınca resmî olarak bir terör örgütü olarak tanımlanıyor. Ahmed El Şara (Culani) ise ABD’nin terörden dolayı arananlar listesinde başına 10 milyon dolar konulmuş birisi. Bu yüzden HTŞ ve Culani’nin, meşru Suriye muhalefetine ihtiyacı var. Hem meşruiyet hem de saha gerçekliği sebebiyle güç paylaşımını kabul etmek zorunda.
Bu bağlamda Suriye sahasında konuşulan formül net: HTŞ kendisini lağvedecek. Böylelikle BMGK’nın terör tanımı ortadan kalkacak. Ahmed El Şara (Culani), geçiş hükûmetinde danışmanlık gibi daha az görünür bir pozisyona geçecek. Yeni kurulacak geçiş hükûmetinin; HTŞ, SMO ve Esed rejiminin teknokratlarından oluşması ise en olası senaryo.