Tevhid inancı

Kainatın en küçük zerresinden en büyük varlığına her şeyin bir nizama uygun şekilde olduğu, belirlenmiş kurallar çerçevesinde varlıklarını sürdürdüğü her geçen gün insanoğlu için daha iyi anlaşılmaktadır. İlim araştırmalarla sırlar birer birer çözüldükçe, her yaratılmış varlığın bir sistem dahilinde var olduğu daha kolay anlaşılmaktadır.
İnsan unutmamalıdır ki bu alemde hiçbir şey sebepsiz, hikmetsiz ve düzensiz yaratılmamıştır. Nitekim kainatın hayranlık uyandıran mükemmel yapısı ve düzeni sürpriz bir durum olmadığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu durum nitekim, çok basit bir akıl yürütme ile hiçbir zerrenin başıboş yaratılmadığı, yaratılan her bir nesnenin bir görevinin olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu yaratılış hikmetinde insan çok önemli ve özel bir konuma sahiptir. Yaratılmışlar arasında ona apayrı bir yer verilmekle birlikte değer biçilmiştir. Öyle ki kainatın sahibi, her şey insan için, insan da zat-ı süphanisi için yaratılmıştır. Kainatı da insana en iyi hizmeti yapacak bir bütünlük ahenkli bir sisteme sahip yaratmıştır. 
İnsanoğlu maddi yapısına uygun bir dünyada yaşarken iktisadi ve fikri yönden de ilahi bir düzenlemeyle muhafaza edilmiş ve yüceltilmiştir. Bu bakımdan insan bütün kainata gibi ilahi düzenlemeye uymak ve boyun eğmek zorundadır. Aksi durumda çıkmaza girip kurban olmaktan kendiri kurtaramaz.
Bir kimsenin mümin sayılabilmesi için Allah Teala’nın her yönden bir olduğuna, ortak ve benzerinin olmadığına kesin olarak inanması gerekir. Nitekim müminin kalbinde tevhid akidesi bulunmadıkça hiçbir amel sahih ve makbul değildir.
Kul olarak bizim görevimiz yaratılışımızdaki maksat Rabbimizi tanımak ve O’na kulluk etmektir. Tanımak insansın değer yargı ve ölçüleriyle değil, O’nun ölçülerine göre tanımaktır. Dinin birinci meselesi Allah-u Teala’yı zatı, sıfatları, isimleri ve fiilleri ile doğru olarak tanımaktır.
Şüphesiz Rabbimiz bütün alemlerin, bütün varlıkların ve bütün insanların Rabb’idir. Her şeyi halk eden, sayısı nimetleriyle rızıklandıran, dünyadaki bin bir çeşit nebatatla besleyen, büyüten yalnız O’dur. O’nun yaratılışı, ortağı, oğlu, kızı yoktur. Doğurmamış ve doğrulmamıştır. Hiçbir şey O’nun eşi ve benzeri değildir. Zatında, sıfatında birdir, dilediğini yapan yalnızca O’dur.
İhlas Suresi muhtaç olanın Allah değil insan olduğunu bize hatırlatır. O yerleri ve gökleri yaratan, alemlerin efendisidir. İnsan, takva sahibi olup günahtan sakınmalıdır.
“Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla. De ki: O, Allah'tır, bir tektir. Allah Samed'dir. (Her şey O'na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir.) Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).”