Dünya uygarlıklar tarihinde Türk süsleme sanatının çok önemli bir yeri vardır. Allah’ın kelamını, Peygamberin hadislerinin süslemeleriyle tamamladığı için Tezhip; Türk süsleme sanatında en saygın sanat olarak kabul edilir.
III. yüzyılla birlikte el yazma kitaplarda görülmeye başlanan Tezhip, geçirdiği yüzyıllar içinde gelişmeler göstermiş ve en mükemmel gelişme XV. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet döneminde başlamıştır.
XV. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet, Topkapı Sarayı’ndan akkaşane kurarak bu sanatı her bakımdan desteklemiştir.
Özellikle Osmanlı döneminde Tezhip Sanatı, ferman, berat gibi resmi evrakların süslenmesinde de kullanılmaya başlanmıştır. Böylece gelişiminin arkasında Osmanlı Sarayı’nı alarak en parlak devrini yaşamıştır.
Kur’an-ı Kerim ilk ve son sayfaları (serlevha ve zahriye) divan gibi el yazması kıymetli kitaplar, levhalar, fermanlar, nağmeler ve beratlar gibi çeşitli eserlerin tezhiplenmesi bir gelenek halini almıştır.
Tezhip, ruhun Allah’a doğru akışını “billurlaştırır” ve Allah Kelamı’nın kutsal varlığının ortaya çıkan ruhun yeniden bütünleşmesinde bizzat yardımcıdır. Tezhip, kutsal metnin okunmasında ortaya çıkan manevi enerjinin görselleşmesini mümkün kılar; böylelikle o, sayfanın kenarında bulunurken, hat bizzat metni oluşturur.
Tezip, kutsal Kelam’ı çevreleyen hale ve Nur’un Kelam’ı olan kelimenin varlığını oluşturan nur gibi icra edilirken samur kılından mamul fırça kullanılır. Arap zamkı, is şap bitkisel jelatin 24 ayar varak altın gibi orjinal malzemeleri vardır.
Tezhip: incelik ve sabrın harmanlandığı sanatı küçük küçük bezemelerden oluşan ahenk, göz zevki gönül dökümü zenginlik...
Tezhip; Arapça “Zehep” tir altınlamak, altın ile süslemek demektir. Altın ve boya ile yapı bezeme sanatıdır.
Tezhip yapan sanatçıya Müzehhip denir. Motifler çok fazla zengin ve çeşitlidir. Bunun sebebi İslam dininin resim ve heykel sanatına koyduğu yasaklardır.
Bu yüzden Türk sanatçıları, bütün güçlerini süsleme alanında yoğunlaştırarak, gördükleri her şeyi doğadan aşırı derecede soyutlamaya ve stilizasyona yönelmişlerdir.
Doğayı hiç değiştirmeden taklit etmek yerine onu üsluplaştırmayı uygun görmüşlerdir.
Günümüz Türkiye’sinde Tezhip’te oldukça tutucu “klasik yaklaşım” denilen bir akım vardır. Klasik yaklaşım, tarih boyunca kullanılmış formlar ve desenlerin ana yapılarını bozmadan değişik kompozisyonlarda kullanılmaktadır. Buna karşın, bazı Tezhip sanatçıları ise klasik form ve desenleri kendi görüş ve algılarına göre değiştirerek değişik kompozisyon ve malzemelerle daha özgür bir yaklaşım tarzı kullanılmaktadır. Zaman içinde unutulmuşluğa terk edilmiş bu zarif ve zor sanat, son on yıl içinde bu sanata gönül veren çeşitli grup ve kişilerce canlandırılmıştır. Günümüzde Türkiye’de ki pek çok üniversitede ‘’Tezhip bölümler’’de yetenekli sanatçılar yetiştirmektedir. Bunun dışında Halk Eğitim Merkezleri, Aile Destek Merkezleri’nde de bu sanatın eğitimi verilmektedir...
Üstatlarımız, aşk olmayınca meşk olmaz demiştir. Aşk varsa meşk de vardır. Çok isterseniz azmederseniz, istediğinizi her daim diri tutarsanız, samimiyet de varsa mutlaka istediğinize ulaşırsınız...