Dünya ve âhiret mutluluğumuzu hedefleyen yüce dinimiz İslâm; her konuda olduğu gibi, ticaret hayatımızla ilgili de ölçüler koymuştur. Yüce dinimiz İslâm, emir ve yasaklarıyla fert ve toplumun dünyevî ve uhrevî huzur ve saadetini hedeflemiş, bu amaçla hırsızlığı, yalan söylemeyi, hile yapmayı, ticaret ve alışverişte eksik ölçme ve eksik tartmayı haram kılmıştır. Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. Onlar büyük bir günde, insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” (Mutaffifin, 83/1-6) Rasûlullah (s.a.S.) şöyle buyurdu: “Üç kişiye Allah kıyâmet gününde rahmet nazarıyla bakmaz. Onları temize çıkarmaz. Onlar için elem verici bir azap vardır.” Sahâbeler dediler ki: “Kim onlar yâ Rasûlallah? Gerçekten onlar büyük zarara uğradılar, elleri boş kaldı ve iflâs ettiler.” Rasûlullah (s.a.s.) cevaben buyurdu ki: “İyiliğini başa kakan, kibirlenmek için uzun elbise giyen ve malının değerini yalan yeminlerle arttırarak satışını kolaylaştırmak isteyen. Siz alış-verişte çok yemin etmekten sakının!
Çünkü o satışı teşvik eder, sonra da bereketi yok eder.” (Müslim, İman 171) Mü’min, kazancının helâl olmasına, kazanırken de başkasının hakkını yememeye özen göstermeli, yaptığı işi, ibadet şuuru içinde dürüstçe yapmalı, aldığı ücretin helâl olmasına dikkat etmelidir. Sevgili Peygamberimiz, ticaret ahlâkı ile ilgili prensipleri ortaya koyarken, ticarette haksız rekabeti, satışı kızıştırmak için alıcıymış gibi davranmayı, hileli artırımda bulunmayı yasaklamış (Müslim, Büyû 11) gerçeği gizleyip yalan söyleyerek yapılan alışverişin bereketini, Allahu Teâlâ’nın yok edeceğini bildirmiştir. (Buhari, Büyû 26) Yine Peygamberimiz, doğru sözlü ve güvenilir tüccarı, “Doğru ve güvenilir tacir (âhirette) Peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir” (İbn Mace, Ticaret 1) hadisiyle övmüş; müşterinin dalgınlığından veya bilgisizliğinden faydalanıp onu aldatanı da şiddetle ikaz etmiştir. Nitekim bir gün pazarı dolaşırken bir yiyecek yığınına elini daldırmış, eline ıslaklık gelince; “Nedir bu?” diye sormuş, bunun üzerine satıcı “yağmur yağmıştı, ondan dolayı ıslandı” diye cevap verince Peygamberimiz, “Niçin o ıslak tarafı halkın görebilmesi için üste getirmedin?” diye mukabelede bulunduktan sonra: “Bizi aldatan bizden değildir” (Ebû Davud, Büyû 50) buyurmuşlardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm, 53/39) Peygamberimiz de şöyle buyurur: “Rızkın onda dokuzu ticarettedir.” (Cami’üs-Sağir, c. 2, s. 219, Hds. 3296); “Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir.” (İbn Mâce, Mukaddime 7) Dolayısıyla dünya hırsına kapılmadan, helâlinden kazanıp çoluk çocuğumuza temiz rızık, helâl lokma yedirelim. Özümüz, sözümüz, ticaretimiz, sanatımız, ortaklığımız, dostluğumuz, arkadaşlığımız hep dürüstçe olursa, dünyamız da, âhiretimiz de mutlu ve huzurlu olur. Ne mutlu doğru ve dürüst iş yapanlara!
Bir toplumda oluşan yozlaşma hayatın her alanını olduğu gibi iş ve ticaret hayatını da etki altına almaktadır. Ahlâkî yoksunluk iş, çalışma ve ticaret alanında da gerçekleşmektedir. Bir yanda aldatılan müşteriler, işçinin hakkını vermeyen işverenler diğer tarafta ise aldığı ücreti hak etmeyen ve işi suistimal eden iş görenler var. Bu nedenle iş ve ticaret hayatının pek çok safhasında ahlâk dışı davranışlar görülmektedir. İş ve ticaret ahlâkının en temel gereği de kazancın helal olmasına dikkat etmektir. Dolayısıyla iş ve ticarette dikkat etmemiz gereken en önemli husus; doğruluk ve dürüstlüktür. Alışverişte açık sözlü ve şeffaf olmak, yalan, hile ve aldatmadan kaçınmaktır. Çünkü ahirette yaptıklarından hesaba çekileceğine iman eden her Müslümanın kazancına haram katmamaya özen göstermesi beklenmektedir. Örneğin içki ve domuz eti gibi Allah`ın haram kıldığı şeyleri alıp satmak bir Müslüman için helal değildir. Yine faizli işlem yapmak, kumar oynamak veya oynatmak, müşteri kızıştırmak, hile yapmak, stokçuluk yapmak gibi topluma zarar veren ticari usulsüzlüklerden Müslüman tüccarların uzak durması da hem dini hem de ahlâkî bir sorumluluktur.