TRT World Research Center Araştırmacısı Burak Elmalı, TUSAŞ'a gerçekleştirilen terör saldırısını ve Türkiye'nin terörle mücadelesini analiz etti.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tesisine Ankara'da gerçekleştirilen son terör saldırısının iki amacı vardı. Saldırı, ilk olarak ulusal birliği güçlendirmeye yönelik girişimleri baltalamayı hedeflerken ikinci planda Türkiye'nin savunma sanayisini zayıflatmak için stratejik bir hamleydi. Resmi kaynaklarca büyük olasılıkla terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen bu alçakça eylem, terörizmin sembolik değeri yüksek noktalara yönelen asimetrik karakterini gözler önüne seriyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da vurguladığı gibi, bu tür olaylar Türkiye'nin terörle mücadelesinde kararlılığını daha da pekiştirecektir.
ASİMETRİK TEHDİTLE VE STRATEJİK HEDEF SEÇİMİ
TUSAŞ’ın hedef alınması terörist taktiklerin değişken doğasını ortaya koyuyor. Türkiye'de ciddi kayıplar yaşayan ve askeri tesisler gibi iyi korunan hedeflere saldırma kabiliyetini kaybeden terörist gruplar, şimdi sembolik öneme sahip yerlere saldırmayı tercih ediyor. Bu hedefli saldırıların zamanlamasını, sembolize ettiği anlam ve stratejik mantığını anlamak, terör eyleminin arkasında yatan mesajları ve daha geniş hedeflerini anlamaya yardımcı olur. Bu anlayış, terörizmin arz ettiği asimetrik tehditleri ve içerisinde faaliyet gösterdiği bağlamı daha etkili bir şekilde değerlendirmeyi mümkün kılıyor.
Türkiye, savunma sanayinde yaklaşık 90 bin kişiyi istihdam eden öncü şirket ve bağlı iştiraklere sahip. TUSAŞ, Türkiye'nin ileri savunma teknolojilerindeki yeteneklerini ve sanayide kendi kendine yeterliliğini simgeliyor. TUSAŞ’ın en önemli savunma projelerinden biri olan Milli Muharip Uçak KAAN, Türkiye'nin savaş uçağı tasarlayıp üretebilen sayılı ülkeler arasına girmesi yönünde atılan kritik bir adımı temsil ediyor. KAAN, tamamlandığında Türkiye'yi beşinci nesil uçak üretebilen elit ülkeler arasına yerleştirecek. Bu başarı, birçok yabancı gücün tepkisini çekiyor.
TUSAŞ ayrıca HÜRJET, HÜRKUŞ, GÖKBEY helikopteri, T129 ATAK Taarruz ve Taktik Keşif Helikopteri ve AKSUNGUR ile ANKA gibi insansız hava araçları dahil olmak üzere diğer ileri düzey uçakları da geliştiriyor ve birçok kritik hava savunma ürününü üretiyor. TUSAŞ’ın savunma sistemleri, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'taki Türk terörle mücadele operasyonlarına aktif olarak katkıda bulunuyor ve küresel çapta tanınıyor. Türk İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) 2023 verilerine göre TUSAŞ, Türkiye'nin en büyük bin ihracatçısı arasında 23'üncü sırada yer alıyor ve sektöründe Baykar'ın hemen ardından ikinci sırada bulunuyor. TUSAŞ'ın uluslararası müşterileri arasında Malezya, Pakistan, Endonezya, Çad, Cezayir, Tunus ve Kazakistan gibi ülkeler yer alıyor.
Dolayısıyla bu, rastgele bir saldırı değildi; Türkiye'nin savunma altyapısının kritik bir bileşenini sembolik ve stratejik olarak hedef almayı amaçlayan kasıtlı bir girişimdi. Bu saldırıyla failler, TUSAŞ'ın hem ulusal savunmadaki stratejik rolünü hem de Türkiye'nin teknolojik ilerlemelerini temsil eden sembolik önemini zedelemeyi hedeflediler.
TÜRKİYE'NİN TERÖRLE MÜCADELESİ
Saldırı, Türkiye’nin terörle mücadele ve ulusal birliği güçlendirme çabalarını baltalamaya yönelik bir girişimi de gözler önüne seriyor. Olaydan bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye'nin geleceğinde teröre yer olmadığını herkesin idrak etmesini bekliyoruz. Açılan bu tarihi pencerenin kişisel hesaplara kurban edilmemesini istiyoruz. Hep beraber terörün olmadığı Türkiye'yi inşa edelim istiyoruz.” diyerek, siyasi kuruluşları, sivil toplumu ve tüm kesimleri terörden arınmış bir gelecek inşa etmek için birlikte çalışmaya çağırmıştı. Saldırının zamanlaması, bu çabalara doğrudan bir yanıt gibi görünüyor ve bu tür eylemlerin arkasındaki siyasi motivasyonları açığa çıkarıyor.
Terör örgütü PKK'nın dış destekçilerinin, özellikle Suriye’de terör örgütü YPG’nin DEAŞ’la mücadele bahanesiyle oluşturulmasını kolaylaştıranların, Türkiye'nin savunma alanında artan kendine yeterliliğinden büyük bir endişe duyulduğu açıktır. Bu aktörler, terör örgütü YPG’yi “Suriye Kürtleri” olarak adlandırıyor ve “Suriye Demokratik Güçleri” olarak yeniden isimlendiriyor ve terörizmi sanki bölgenin kaçınılmaz bir sosyal gerçeği gibi göstererek DEAŞ’a karşı mücadele bahanesiyle bu gruplara destek vermeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Nihai hedef, Türkiye sınırlarındaki terör koridorunu kalıcı hale getirmek, Türkiye'yi bölgede bitmeyen bir çatışma ve savaş durumuna çekmek ve bu döngüye hapsolmuş halde bırakmaktır. Ayrıca Türkiye’deki siyaseti ve toplumu bu tür sorunlarla meşgul ederek ulusal birliği güçlendirme çabalarını engellemek de amaçlanıyor. Mevcut toplumsal yapıda etnik bölünmelerin var olduğu izlenimi yaratılarak toplumsal uyumun zayıflatılması hedefleniyor.
GELECEĞE BAKIŞ
TUSAŞ'a yapılan son saldırı, Türkiye’nin savunma alanındaki ilerlemesini baltalamaya ve ulusal birliği zayıflatmaya yönelik hesaplı bir çaba niteliğindedir. Ancak bu tür terör eylemleri, ülkenin kararlılığını daha da pekiştiriyor. Milli Savunma Bakanlığı, terörle mücadeledeki kararlılığın gücünü göstererek, yerli üretim mühimmatların azami derecede kullanıldığı operasyonlarla Kuzey Irak ve Suriye'nin kuzeyinde 34 noktanın hedef alınarak imha edildiğini açıkladı. Türkiye, bu tür provokasyonlara karşı birleştikçe, dayanışmayı ve zorluklar karşısında direnci pekiştirmeye ilerleyen süreçte de devam etmelidir.
[Burak Elmalı, TRT World Research Center'da Araştırmacıdır.]