LEYLA İLHAN-MUHABİR- DOSYA HABDER 3.BÖLÜM
Aslında; Çin’in baskıcı politikaları altında, gözlerden uzak bir şekilde varlığı inkâr edilen, acı çeken ve toplama kamplarında tutulan aile üyeleri için mücadele eden Doğu Türkistanlıların sesi olmaya devam ediyor.
‘Mücadelemiz sürüyor’
Doğu Türkistan’da ailesine ve akrabalarına ulaşamayan birçok Uygur Türk’ü seslerini duyurmak için mücadele etmeye devam ediyor. Türkiye’de yaşayan ama aile üyeleri toplama kamplarına alınan Uygur Türkleri ile bir araya gelip Çin Toplama Kampı Mağdurları Platformu’nda dört seneden beri aktivistlik yapan üç çocuk annesi Çevirmen Medine Nazimi, yıllardır kız kardeşi Mevlüde Hilal’den haber alamadığını söyleyerek yaşadıklarını Aslında’ya anlattı.
‘İletişimimiz koptu’
Türkiye’ye geliş hikâyesini anlatan Nazimi, “Ben memleketten Türkiye’ye direkt gelmedim. Lisansımı Çin’de okudum. Sonra Malezya’ya yüksek lisans yapmak için gittim. Ondan sonra Türkiye’ye geldim. Maalesef ben yüksek lisansımı da tam bitirmedim, çünkü 2009 yılında bizim memleketimizde 5 Temmuz katliamı yaşandı. Orada bizim gençlerimiz sadece kendilerinin insani haklarını talep ederek, hükûmetten bir açıklama bekleyen protestolar yaparken protesto kanlı bir bastırmayla sonuçlandı ve çoğu insanımız öldürüldü. Kimi, gece yarısı alıkondu. Böylece bizim ailemizle de iletişimimiz koptu. Altı yedi aya kadar aileyle hiçbir iletişim kuramadık. Doğu Türkistan’dan bazı insanların kaçarak Malezya’ya gelip Malezya’dan başka ülkelere gitmeye çalıştıklarını gördük. Ben o zamanlar bir çocuk annesiydim. Şimdi üç çocuğum var. Eşimle biz çocuğumuzun geleceği ve kendimizin can güvenliğini göz önünde bulundurarak kariyerimizi yarı yolda bıraktık ve Türkiye’ye geldik.” dedi.
‘Kardeşimden haber alamıyorum’
Nazimi, “Kız kardeşim Mevlüde Hilal 2006 yılında Türkiye’ye eğitim amacıyla geldi. İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Kardeşim mezuniyetten sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da oldu. Annem hastalandığından dolayı ona bakmak için memlekete gitmek zorunda kaldı. Orada anneme bakarken bir yandan da özel bir dil okulunda öğretmenlik yapıyordu. 2017 yılında kız kardeşimin evden götürüldüğü haberini aldım. Kız kardeşim 2017 yılının sonlarında toplama kamplarına alınıyor, Mayıs 2019’da da serbest bırakılıyor. Bir ay sonra 12 Haziran 2019’da kız kardeşimi bu kez ‘Türkiye’de okudu ve yaşadı.’ diye götürüyorlar. Ve o günden bugüne kadar kardeşimle ilgili doğru düzgün haber alamıyorum.” dedi.
‘BM karar verdi’
Kız kardeşine ulaşmak için hukuk mücadelesi verdiğini belirten Nazimi, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye makamlarına başvuruda bulundum. Elçiliklerin Çin ile yazışmaları oldu. En son ben Birleşmiş Milletlere (BM) kız kardeşimin serbest bırakılması için başvuruda bulundum. Çok şükür BM’den, Çin’in bir an önce kız kardeşimi serbest bırakması hakkında karar çıktı. Şu an avukatımla bu mücadeleyi veriyoruz. Kız kardeşim hâlâ orada tutuluyor ama nerede tutulduğu, hangi şehirde oldukları hakkında da pek bir bilgim yok.” ifadelerini kullandı.
‘Akrabalarımıza ulaşamıyoruz’
Doğu Türkistanlı Nazimi, “2017’nin sonlarından itibaren bizim ailemizle iletişimimiz aniden kesildi. Önceden sosyal medya platformu WeChat üzerinden iletişim kurabiliyorduk. Ama tüm akrabalarımız, yurt dışında yaşayan insanları özellikle sildiler ve onlarla iletişim kuramadık, kimseden de direkt haber alma şansımız olmadı, telefonda da aradığımız zaman kimse açmadı. Mesela ben oradaki evimi defalarca aradım ama telefonumu açan olmadı ve böylelikle ailelerle olan iletişimimiz de kesildi.” dedi.
‘Acıyı kaldıramayanlar oldu’
Çoğu Uygur’un ailesi ile iletişim kuramadığını, akrabalarının bu acıyı kaldıramadığı için vefat ettiğini ifade eden Nazimi, “Günümüzde şu anda dünyanın her yerinde bir telefonla uzanacak kadar yakın olmamıza rağmen maalesef ben istediğim zaman ailemi arayamıyorum, onlarla görüşemiyorum. Çin hükûmeti son zamanlarda bazı insanları polis aracılığıyla arayarak özellikle yurt dışında yaşayanları arayarak, ailesi ile görüştüreceğini söylüyor ve görüştürüyorlar.” şeklinde konuştu.
‘Kim hayatta kim değil bilmiyoruz’
İnsanların Doğu Türkistan’da hiçbir şey olmamış gibi davrandığını söyleyen Nazimi, “İnsanlar her şey güllük gülistanlık gibi hayatına devam ediyor, bizde de yani kolay şeyler yaşanmıyor maalesef. Çok ağır şeyler yaşıyoruz ve herkes kendi derdinde biz de unutulup gidiyoruz. Ama bizde zulüm hâlâ devam ediyor, normal bir hayat yaşamıyoruz. Kampa ve hapishaneye alınan akrabalarımız, arkadaşlarımızdan da haber alamıyoruz. Kim hayatta, kim değil? Bunları bilmiyoruz.” ifadelerini kullandı.
İşkencede sınır yok
Doğu Türkistan’da toplama kamplarına alınan Uygurların yaşadıklarını da anlatan Nazimi şu ifadeleri kullandı: Toplama kamplarına başka ülkelerin vatandaşı olduğu için ya da başka ülkelerin vatandaşlarıyla evli oldukları için serbest bırakılmış olan toplama kampı şahitleri var. Bunlar, iki seneye kadar toplama kamplarında kalan insanlar ve bu insanlar çıktıktan sonra orada neler yaşadığını, neler gördüklerini bizzat basına anlatıyorlar. Tabii bizim Uygur Diasporası’nda herkesin bu şeylerden haberi var. Yani onların anlattıklarına göre ‘işkencelerin yapıldığı, özellikle kadınların çoğunun toplu istismara uğradığı, hatta hamile kadınların zorla ve sağlıksız şartlarda kürtaj olduğu, kadınların hemen kampa alındıktan sonra ne olduğu bilinmeyen ilaçlarla âdetlerinin durdurulduğu, çoğunun aklî dengelerini kaybettiği, hatta duvara başını vurarak kendini öldüren insanların olduğu’ gibi bilgiler verildi. Erkekler için de ‘işkence türünün hesabının olmadığını, çok ağır şeylerin yapıldığını’ söylüyorlar.”
‘Kardeşlerinize sahip çıkın’
Doğu Türkistan’daki zulmün devam ettiğini vurgulayan Nazimi, bu durumun sık sık dile getirilmesini ve Türkiye’deki kamuoyunda gündemde tutulmasını umut ettiğini söyledi. Nazimi, Türkiye’de Türk vatandaşı olarak çok fazla sıkıntı yaşamadığını ancak Çoğu Uygur’un sorunlar yaşadığını belirterek, “Türk vatandaşı olamayan, hâlâ ikametle yaşayan insanların zaman zaman sıkıntıları oluyor. Bu sıkıntılarla da sağ olsunlar Göç İdaresi ilgileniyor. İnsanlar ve yöneticilerin daha da yakından ilgilenerek kardeşlerine sahip çıkmalarını umut ediyoruz.” diye konuştu.
Yarın: GAZETECİ-YAZAR HAMİT GÖKTÜRK- DOĞU TÜRKİSTAN DAHA ÇOK KONUŞULMALI