Bununla birlikte bazı işler zorunlu olarak insanlar tarafından yapılacak. Örneğin annelik. Dünyanın en kutsal mesleği olan annelik mesleği, ruhsuz ve kişiliksiz robotların eline verilemez. Bunun yanı sıra bazı mesleklerinde de otomasyon nedeni ile çalışan sayısı azalsa da; tamamen sona ermesi mümkün değildir.
Otomasyon, yapay zeka ve uzaktan kumanda teknolojilerinin gelişmesi benim mesleğim olan denizcilikte de değişimlere yol açacak ve açmıştır. Biraz da bundan bahsetmeye çalışalım:
Aslında insansız gemiler ve araçlar halen üretilip kullanılmaktadır. Örneğin Rotterdam gibi çok büyük limanlarda akıllı cihazlar, insansız bir biçimde gemilere yükleme ve boşaltma yapabiliyor. Fakat insansız gemilerin seri üretimleri ve çalışması için biraz daha zamana ihtiyaç var. En azından halen deneme ve test çalışmaları yapılan bu gemilerin dünya genelinde kullanılması öyle pek çabuk olmayacaktır.
Geleceğin akıllı insansız gemilerini kullanacak kaptanlar, bu işi yaparken uzaktan kumanda ederek yönlendirecekler. Bu arada gemide bir de bilgisayarlardan meydana gelmiş “sanal kaptan” bulunacak. Gemiler ise çok uzaklarda bulunan “sanal kaptan köşkünden” kumanda edilecek…
“Marlow Navigation” adlı bir özel şirketin gerçekleştirdiği bir Panel’de, bu yıl yani 2020’de bu gemilerin denizlere açılması planlanıyordu. İnsansız akıllı yük gemisini piyasaya sürmeye hazırlanan “Rolls Royce” firması, denizcilik dünyasındaki olumsuz gelişmeler yüzünden bu konudaki tasarımlarını tam olarak gerçekleştiremedi. Fakat ciddi ilerlemeler de sağlanmış oldu.
Yıllar önce “Blue Ocean” adlı araştırma ekibi tarafından geliştirilen ve kaptanların gemileri sanal bir kaptan köşkünden kumanda edebilecekleri sistemi anlatan bir belgesel film gösterilmiş bu teknolojide gelinen en son nokta gözler önüne serilmişti. Şimdi bu hayali uygulamaya çalışıyorlar.
Firma tarafından geliştirilmekte olan bu insansız yük gemisinde, sadece yapay zekalı bilgisayarlar ve bildiğimiz denizcilik donanımları mevcut olacaktır. Bu yüzden gemilerde kamaralar, kaptan köşkü, cankurtaran botu hatta güverte bile yoktur. Böylece gemide yük taşımak için daha fazla alan açılmış oluyor.
Jules Verne’nin romanındaki Nautilus denizaltısı gibi su üstüne çıkmış bir balinayı andıran tasarıma sahip bu gemiler, çevre dostu motorları sayesinde de oldukça sessiz bir şekilde hareket edecektir. Tüm bunları mümkün kılmak için de gemilere bilgisayar tarafından kontrol edilen pek çok farklı sensor yerleştirilmiş durumdadır. Bilgisayar ile emniyetli hareket için kameralar, kızılötesi sistemler, mikrofonlar, radar, lidar, sonar ve GPS‘ten ve daha nice yeni teknolojilerden yararlanılmaktadır.
Bu gemilerin üretimi ve işletmesi ekonomik yönden uygun bir maliyetle yapıldığı takdirde çok fazla sayıda benzerlerini görme imkânına sahip olacağız. Peki, kaptanlık mesleği ölecek ve benim gibi insanlar işsiz mi kalacak?
Hayır. Gemilerde çalışan insanlar yerine bilgisayar başında gemileri kontrol eden kaptanlar ve mühendisler bulunacak. Fakat bu denizciler, fırtınanın içinde değil evlerinde veya uygun şartların bulunduğu işyerlerinde çalışacaklar. Vardiya sistemi devam edecek. Telsizle yapılacak görüşmeler ve günlük raporlarla bildirilmesi gereken değerler bu kaptanlar tarafından yapılacak.
Bu yeni sistemde 10 kişinin yaptığı bir işi artık tek bir kişi yapabilir hale gelmektedir. Elbette sonuç olarak işletme maliyetleri önemli miktarda düşük olacaktır.
20 Yıl önce “makinisti olmayan trenler olacak” deseler, şaşırırdık ama şimdi bu durum bizlere normal geliyor. Aynı şekilde “insansız deniz araçları ile de geliştirilen projeler hayata geçirilecek” dediğimiz zaman; bunu hayali ve ütopik bulanlar çıkacaktır. Fakat teknoloji öylesine hızlı değişiyor ki bu durumu dar düşünceli insanların anlaması biraz zordur.
Elektronik seyir araçları her geçen gün artarak denizciliğin zorunlulukları arasında yer almaktadır. Örneğin Elektronik seyir haritaları (ENC) ve Elektronik seyir görüntüleme panellerinin (ECDIS) belirli bir tonajın üzerindeki yolcu gemileri ve tankerlerde kullanılması mecburi hale getirilmiştir. Belirli tonajın üstündeki yük gemilerinde ise 1 Temmuz 2018 tarihinden itibaren zorunlu olmuştu.
Ayrıca denizcilik eğitim kurumlarında “Elektronik Seyir” dersleri mecburi hale getirilmiştir. Daha önce İstanbul Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde bu dersin hocalığını yaptığım için dikkatimi daha çok çeken bu yeni teknoloji; yeni bir yüzyılın da habercisidir.
Teknolojinin hızına bir türlü yetişilemiyor. Bugün kullandığımız teknolojinin yerini neyin alacağını şimdiden bilemesek de tahminlerde bulunabiliyoruz. Belki bu konuda çalışan bilim adamları çok ilginç keşiflerde bulunacaklardır. Örneğin; enerjinin gemiye verdiği hareket üzerinde büyük verim kayıplarının yaşandığı pervane yerini alacak yeni bir tasarımlar üzerinde çalışılmaktadır.
Bu yeni çalışma ilişkilerinde yeni meslek alanlarının doğması beklenmektedir. Örneğin sadece denizcilikte değil belki her alanda “siber güvenlik” konusunda çok daha fazla çalışanları göreceğiz. Milyonlarca dolar değerindeki gemilerde bile hala eski yazılımlar kullanılmakta olduğu için geleceğin en önemli mesleklerinden birisi olarak bu sektörü sayabiliriz.
Siber güvenlik denildiğinde sadece uzaktan kumanda edilen cihazlar ve gemi sistemleri akla gelmemelidir. Halihazırda insanlarla birlikte kullanılan cihazlarda da bu risk bulunmaktadır. Siber emniyetten kasıt “emniyet riskidir”. Yani makinelerin istenmeyen şahısların eline geçmesi ve kontrol edilmesidir.
Bu konuda yapılan bir araştırmada bir grup insana “Hiç siber saldırıya maruz kaldınız mı?” sorusunu yöneltildiğinde; cevap verenlerin yüzde 21’i ‘Evet’ derken, yüzde 57’si ‘Hayır’ ve yüzde ‘22’si de bilgilerinin olmadığını söylemiştir.
İşte öyle bir zamana yaklaşıyoruz ki çalışma ilişkilerinden tutun da sosyal ve siyasi yaşama kadar birçok değişikliğin gerçekleşmesi imkânsız değil sadece zaman meselesi olmuştur. Bu konuda geleceği öngörmek adına 2015 yılında hazırlamış olduğum “Kapitalizm sonrası Dönem; Malikiyet ve Serbestiyet Devri” gibi çalışmalara çok daha fazla ihtiyaç vardır, vesselam…