Yaşlanmayı vücut fonksiyonlarında ve çevresel faktörlere uyum sağlamada azalma olarak tanımlayan uzmanlar, bilim insanlarının yaşlanmaya neden olan biyolojik faktörleri anlamaya çalıştığını belirtiyor. Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı Dr. Esma Ulusoy, yaşlanmaya bağlı Alzheimer, kireçlenme, kalp hastalıkları ve Tip 2 diyabet gibi hastalıkları yavaşlatma veya durdurma çalışmalarının hızla devam ettiğini vurguluyor.

Dr. Ulusoy, yaşam tarzının uzun ömürlü olmak için genetikten çok daha önemli olduğunu ifade ediyor. Modern yaşamda popüler hale gelen intermittent fasting (aralıklı oruç) ve geleneksel oruç uygulamalarının uzun ömre katkı sağlayabileceğini düşünen bilim insanları, kalori kısıtlamasının sirtüin ve AMPK gibi genlerin aktivitesini artırarak sağlıklı yaşlanmaya destek olduğunu belirtiyor.

Telomer boylarının kısalması yaşlanmanın önemli bir göstergesi. Telomeraz enzimi ile bu sürecin yavaşlatılabileceği umulsa da, bu enzim kanser hücrelerinin çoğunda da aktif. Bu nedenle yaşlanma ve kanser riski arasında hassas bir denge bulunuyor. Ayrıca, çevresel faktörlerin DNA'ya verdiği zararlar yok edilemiyor, bu da yaşlanmayı hızlandırıyor.

Genetik bilimi ilerledikçe, yaşlanma sürecine dair daha fazla bilgi elde ediliyor. Ancak, son araştırmalar genetik faktörlerin yaşlanmada sanıldığı kadar etkili olmadığını gösteriyor. Örneğin, Alzheimer ve kalp hastalıkları gibi yaşlanma ile ilgili hastalıklarda ebeveyn genetiğinin etkisi düşündüğümüzden daha az. Mitokondrilerin anneden geçmesi ise annelerin yaşlanma sürecinde bir parça daha sorumlu olabileceğini düşündürüyor.

Genetik biliminin kesin etkileri tespit edilene kadar, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarına odaklanmak daha mantıklı görünüyor. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, stres yönetimi ve zararlı alışkanlıklardan kaçınma gibi faktörler, uzun ömür için genetikten daha etkili. Dr. Ulusoy’un da belirttiği gibi, "Yaşam tarzı uzun ömürlü olmak için genetikten çok daha önemlidir."