Ermeni terör örgütlerinin 1970 ve 80'lerde düzenlediği silahlı ve bombalı saldırılar sonucu çok sayıda Türk diplomat ve yakını şehit olurken, Paris Büyükelçisi İsmail Erez'le beraber şehit edilen şoförü Talip Yener'in ağabeyi Salih Yener, "Hala ben çocuk kalbimle aynı acıyı yaşıyorum, çocuklarıma da hissettiriyorum." ifadesiyle acılarının hale taze olduğunu söyledi.
Yener, ağabeyinin şehadetiyle ilgili duygu ve düşüncelerini AA muhabiriyle paylaştı.
Ağabeyi Salih Yener'den olay gününden iki gün önce mektup aldıklarını kaydeden Yener, bu mektupta ve o dönemde ağabeyinin herhangi bir tehdit almadığını, işlerinin yolunda gittiğini söylediğini aktardı.
Yener, "Babam Sabri Yener Dışişleri Bakanlığında çalışıyordu. Babam haberi alır almaz orada bayılıyor. Ağabeyimin vefat haberini aldık. Öğrendiğimize göre göreve gidiyor, görev dönüşü pusu kuruluyor. Ağabeyimi ve Büyükelçi İsmail Erez'i hain bir pusu ile katlediyorlar. Ermeni ASALA terör örgütü olduğu söylendi. Ağabeyim yeni gitmişti, aynı zamanda 7 aylık evliydi. Cenazesi Türkiye'ye getirildi." dedi.
Olayın kendilerini derinden sarstığını dile getiren Yener, ağabeyinin şehit edildiğinde 24 yaşında olduğunu söyledi.
Yener, çocuk yaşta olduğu için ağabeyiyle ilgili çok az şey hatırladığını belirterek ağabeyinin kültürlü ve kendini geliştiren biri olduğunu ifade etti.
Olaydan iki gün önce terör örgütü üyelerinin, Türkiye'nin Viyana Büyükelçi Daniş Tunalıgil'i çalışma masası başında şehit ettiğini hatırlatan Yener, "Bu olaydan sonra ağabeyimi ve büyükelçiyi katlettiler. Zaten olaylar yeni başlamıştı." diye konuştu.
Yener, "Şehadetinden sonra devletimiz gerekeni yaptı. Devletimize güveniyoruz, devletimiz uluslararası çerçevede ne gerekiyorsa yapmıştır. Biz herhangi bir dava açmadık. Katillerinin akıbetiyle ilgili bilgi gelmedi sadece Ermeni terör örgütü ASALA tarafından yapıldığı söylendi. Görev dönüşü pusu kurulmuş." ifadelerini kullandı.
"Acısı hala taze"
Ailecek ağabeyinin mezarını sürekli ziyaret ettiklerini kaydeden Yener, "Acısı hala taze. Hala ben çocuk kalbimle aynı acıyı yaşıyorum, çocuklarıma da hissettiriyorum. Yılmadık, bazı kardeşlerim aynı göreve talip oldu. Biz acısını taze tutuyoruz. Bir ağabeyimin oğluna Talip adını verdik, adını yaşatıyoruz. Diğer kardeşimin oğluna İsmail adını verdik, büyükelçimizin adını da yaşatıyoruz. Biz böyle bir geleneğe sahibiz. Bu tür katliamlarla bir şey elde edemeyeceklerini düşünüyoruz." dedi.
Ermeni terörü 31 diplomat ve aile mensubunu katletti
AA muhabirinin farklı kaynaklardan derlediği bilgilere göre, Ermeni terörü 31 diplomat ve aile mensubunu katletti.
Esasen Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı devletlerin kışkırtmalarıyla ayrılıkçı hareketi kanlı ve saldırgan bir şekilde başlatan Ermeni örgütler, 1973'te Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir'i Santa Barbara’da şehit ederek yeni bir dönem başlattı.
ASALA ve JCAG diplomatları hedef haline getirdi
Dünya Kiliseler Konseyinin Beyrut bürosuna 20 Ocak 1975'te yaptığı bombalı saldırıyla adını duyuran Ermeni terör örgütleri Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu (ASALA) ve 1975'te Beyrut'ta Taşnaklar tarafından kurulan Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG), birçok diplomat ve yakınını şehit etti.
Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliğini 22 Ekim 1975'te basan terör örgütü üyeleri, Büyükelçi Daniş Tunalıgil'i çalışma masası başında şehit etti. Bu cinayetten iki gün sonra Ermeniler, Paris Büyükelçisi İsmail Erez'i ve şoförü Talip Yener'i makam otomobili içinde kurşun yağmuruna tuttu.
Bu büyük kayıpların ardından Ermeni terör örgütlerinin saldırıları 1970'li yıllarda diplomatları ve yakınlarını hedef almaya devam etti. Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit (1976), Vatikan Büyükelçisi Taha Carım (1977), Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp'in eşi Necla Kuneralp (1978), emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu (Madrid/1978), Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler (1979), Paris Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan (1979) Ermeni terörünün kurbanları oldu.
1980'li yıllarda ise Ermeni teröristlerin saldırıları hızla artış gösterdi. Teröristler, bu dönemde Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen (1980), Sydney Başkonsolosu Şarık Arıyak (1980), Sydney Başkonsolosluğu Güvenlik Ataşesi Engin Sever (1980), Paris Çalışma Ataşesi Reşat Moralı (1981), Paris din görevlisi Tecelli Arı (1981), Cenevre Başkonsolosluğu Sözleşmeli Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz (1981), Paris Başkonsolosluğu Güvenlik Ataşesi Cemal Özen (1981), Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan (1982), Boston Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz (1982), Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay(1982), Ottawa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Hava Kurmay Albay Attila Altıkat (1982), Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan (1982), Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar (1983), Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Aksoy (1983), Lizbon Büyükelçiliği Maslahatgüzarının eşi Yurtsev Mıhçıoğlu (1983), Tahran Büyükelçiliği Sekreterinin eşi Işık Yönder (1984), Viyana Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri Vekili Erdoğan Özen (1984), Birleşmiş Milletler (BM) Viyana Ofisi Uluslararası Memur Direktör Yardımcısı Enver Ergun'u (1984) şehit etti.
"Şehit Diplomatlarımız" adlı kitabın yazarı emekli Büyükelçi Dr. Bilal N. Şimşir, bu dönemi şöyle anlatıyor:
"1970'li ve 1980'li yıllarda uçaklar, dünyanın dört bucağından Türkiye'ye şehit diplomat cenazeleri taşıyıp durdular. Yurt dışına bavulla giden Türk diplomatları tabutlar içinde döndüler. Onlar, bizim meslektaşlarımızdı. O tabutların içinde biz de olabilirdik. Onlar da bugün yaşıyor olabilirlerdi."
"Erez'e suikastın nedenlerinden en önemlisi onun kısa sürede sağladığı başarısıydı"
Avrasya İncelemeleri Merkezinden misafir araştırmacı Maxime Gauin, Paris’te Ermeni terör örgütü JCAG tarafından katledilen şehit diplomat İsmail Erez’in hedef alınmasının nedenlerine ilişkin, Erez’in Paris’e büyükelçi olarak atanmasının üzerinden 1 yıl geçmeden Fransa'daki akademik ve diplomatik çevrelerde geniş bir etki alanı oluşturması olduğunu belirtti.
Gauin "Erez’e suikastın düzenlenmesinin nedenlerinden en önemlisi onun kısa sürede sağladığı başarısıydı. Ayrıca Erez, Paris’e atanmadan önce Türk Dışişleri Bakanlığında Genel Sekreter konumundaydı ki bu JCAG’ın onu yurt dışındaki en üst düzey diplomat olduğu için hedef aldığını ortaya koyuyor." ifadelerini kullandı.
ASALA ve JCAG adlı Ermeni terör örgütlerinin ortak amacının Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı toprak iddialarını desteklemek ve Türk hükümetini bu iddialarla ilgili müzakere masasına oturtmaya zorlamak olduğunu kaydeden Gauin, daha sonraki dönemlerde ise tazminat iddialarının ön plana çıktığını söyledi.
"Avusturya, Türkiye ve Fransa ile istihbarat paylaşımı yapmadı
Fransız polisinin 1973'te ABD'de düzenlenen suikastlardan sonra yaptığı soruşturmada Fransa'da yaşayan Ermeni toplumundan teröristlerin çıkması ihtimalinin son derece zayıf olduğu sonucuna ulaştığını ifade eden Gauin, bu yüzden Fransız hükümetinin İsmail Erez'e yapılan suikasta engel olamadığını söyledi.
Gauin, "Daha fazla bilgiye ulaşmak için Avusturya arşivlerini araştırdığımızda, Avusturya hükümetinin yapmasını gerekeni yapmadığını söyleyebiliriz. Neden? Çünkü JCAG’ı yaratmaya karar veren Ermeni Devrimci Federasyonu Kongresi 1972’de Viyana düzenlendi. Eğer Avusturya polisi Türkiye ve Fransa ile istihbaratı paylaşımı yapsaydı, 1975’te bu suikastlar işlenemezdi. (Suikasta yönelik) İstihbarat bilgisi, Türkiye ve Fransa'ya ulaşmadı." değerlendirmesinde bulundu.
Gauin, Fransa'da Erez'den sonra Türk diplomatlara yönelik suikastların engellenememesi konusunda da Fransız polis raporlarında, polisin Ermeni terör gruplarının tanımlanması süreci ve nerede faaliyet gösterdiklerini anlamaya çalışmakla meşgul olduğunun belirtildiğini aktardı.
Sovyetler Birliği ve Yunanistan, Ermeni meselesini Türkiye'ye karşı kullandı
Ermeni meselesinin, 1964-1974 yılları arasında ise Kıbrıs konusu bağlamında Yunanistan ve Sovyetler Birliği tarafından Türkiye'ye karşı kullanıldığını belirten Gauin, Sovyetler Birliği'nin bu şekilde önemli NATO ülkesi Türkiye’yi istikrarsızlaştırmayı hedeflediğini söyledi.
ASALA'nın zamanla etkinliğini yitirmesine de değinen Gauin, bunda örgütün kendi içindeki bölünmesi, Sovyetler Birliği'nin örgüte desteğinin son bulması ve Türk ordusunun Irak'ta PKK kamplarına yönelik harekatlarda örgüte yardım için kamplara sevk edilen pek çok ASALA üyesinin etkisiz hale getirilmesinin etkili olduğunu belirtti.
Araştırmacı Gauin ayrıca ASALA terör örgütünün, 1990'lara doğru söz konusu nedenlerden dolayı Türkiye'ye karşı etkinlik gösteremeyince Azerbaycan'ı hedef almaya yöneldiğine dikkati çekti.