“Yapay zekâ” (YZ) kavramı uzun süredir gündemde ama son yıllarda iş dünyasını adeta bir fırtına gibi sarsmaya başladığını görüyoruz. Artık birçok şirket, müşteri hizmetlerinden üretim hattına, pazarlamadan veri analizine kadar pek çok alanda yapay zekâ destekli çözümleri benimsemeye başladı. Peki, YZ iş dünyasını tam olarak nasıl dönüştürüyor ve gelecekte neler beklemeliyiz?
Birçok uzman, yapay zekâ teknolojisini “yeni sanayi devrimi” olarak tanımlıyor. Dijital dönüşüm projelerine milyarlarca dolar akıtan şirketler, verilerini analiz edip stratejik kararlar almak için YZ algoritmalarından faydalanıyor. Mesela, müşteri ilişkileri yönetiminde kullanılan bir yapay zekâ sistemi, müşterilerin duygu durumlarını sosyal medya paylaşımlarından veya çağrı merkezi ses tonlarından bile tespit ederek onlara daha kişiselleştirilmiş teklifler sunabiliyor. Bu da rekabet ortamında büyük bir avantaj sağlayabiliyor.
Diğer bir yandan, otomasyon ve robotik süreçler iş dünyasında “insan emeğinin” yerini mi alacak sorusunu gündeme getiriyor. Bazıları, “YZ ilerledikçe işsizlik artacak” diye kaygı duyarken, kimileri de “Teknoloji yeni iş alanları yaratır, bizim uyum sağlamamız gerek” diyor. Otomotiv, e-ticaret ve lojistik sektörlerinde otonom araçlar ve robotik kolların devreye girmesi, üretim hızını ve verimliliğini arttırdığı gibi insan hatasını da minimize ediyor. Fakat işin insan kaynağı boyutu için planlamalar yapmazsak sosyal sorunlar doğabilir.
Yapay zekânın en çok etkilediği alanlardan biri de veri analizi. İş dünyasında beslendiği veri ne kadar kapsamlı ve doğruysa, YZ sistemlerinin sunduğu içgörüler de o kadar değerli oluyor. Özellikle büyük veri (Big Data) kavramı, YZ’nin evrildiği noktalardan biri. Şirketler, milyonlarca satırlık veriyi birkaç dakika içinde tarayan algoritmalar sayesinde pazar eğilimlerini, müşteri beklentilerini ve rakip stratejilerini çok daha hızlı kestirebiliyor. “Her departman, kendi YZ modelini oluşturuyor ve hataları daha erken fark ediyor” diyor bir veri bilimci.
Peki, bu dönüşümde riskler yok mu? Tabii ki var. Veri güvenliği, etik sorunlar ve algoritma yanlılığı (bias) gibi konular, YZ’nin en çok tartışılan yönleri arasında. Üretimden pazarlamaya kadar her şeyi yöneten bir yapay zekâ, hatalı veya yanlı bir veri setiyle eğitildiyse yanlış kararlar verebilir. Belki de büyük bir departmanı yanlış verilerle yönlendirerek işin gidişatını riske atabilir. Bu nedenle, “İnsan denetimi ve etik kurullar” giderek daha fazla önem kazanıyor.
YZ, gelecek için büyük umutlar vadederken beraberinde endişeleri de getiriyor. İş hayatında inovasyonu körüklediği kesin, fakat bu inovasyon dalgasını doğru yönetmek zorundayız. Aksi hâlde teknoparklarda geliştirilen harika projeler, şirketlerin içindeki çalışanların geleceği açısından kaygı kaynağına dönüşebilir. Yeni meslek dalları, yeni beceriler, yeni eğitim modelleri gündeme gelecek. Tüm bunları öngörerek adımlar atmak ve YZ devriminde insani değerleri unutmayacak şekilde yol almak en büyük sorumluluğumuz gibi görünüyor.
Yapay zekâ iş dünyasını kasıp kavuruyor. Üretimde hız, maliyetlerde düşüş, verimde artış ve müşteri memnuniyetinde yükseliş gibi avantajlarla birlikte insan kaynağı yönetimi ve etik sorunlar da masamızda duruyor. Bu dönüşüme ayak uyduran şirketler, geleceğe daha güçlü bakarken, göz ardı edenler belki de bir adım geride kalacak. İşte tam da bu noktada, yapay zekâyı doğru kullanmak, iş dünyasında pek çok kapıyı aralayabilir. Bizler de bu büyük değişimi yakından izleyip, geleceğe hazırlanmanın yollarını aramalıyız.