Sedd-i Zülkarneyn hakkındaki bilgiler de müfessirler tarafından farklı yorumlanmıştır. Bunlar arasında “sedd-i Çin”, “başka yerde cebelleşmiş(dağlaşmış)”, “sedd-i mahfi (gizli) olduğu, inkılap ve ahval-i alem setreylemiştir (örtmüştür)” yorumlarını yapanlar vardır. Çin seddinin Sedd-i Zülkarneyn kabul edilmesine cevaz verilebilir. Bu set “müeyyed min indillah (Allah indinde makbul sayılan )” bir zat tarafından inşa olunmuş, ehl-i medeniyeti ehl-i bedeviyetin şerlerinden korumuştur. Bu vahşi kabilelerden bir kısmı, Avrupa’yı herc ü merc ettiği gibi, aynı şekilde Moğollar da Asya’yı zir ü zeber etmiştir. Ancak konu bundan ibaret değildir. Tarih boyunca birçok yerde saldırgan yıkıcı toplumların zararlarından korunabilmek için bir çok sed yapılmıştır. Bütün bunlar Kur’an-ı Hakim’in değişik yerlerde farklı farklı yorumlanmasına sebep olmuştur. Bu açıdan bakılınca Çin Seddi de, Sedd-i Zülkarneyn’in külliyetinden bir ferdi olabilir. Yine bu isme layık, dünyanın birçok yerinde çeşitli sedler vardır. Bunların bazısı höyük şeklinde örtülerek dağ şeklini almıştır.
Bu ayet ve hadîslerin tefsîri sadedinde yapılan îzâhâtta, meselâ çekirge gibi bir âfetin bir mevsimde pek çok bulunabileceği, mevsim değiştikçe memleketi fesâda veren o yoğun kabilenin hakîkatının mahdud bazı fertlerde saklanacağını, zamanı geldikçe emr-i İlâhî ile yeniden o mahdut fertlerden gâyet çoklukla aynı fesadın başlayabileceği; çünkü onların karakterleri ve yapıları değişmediği, ancak inceldiğini, mevsimi gelince zuhur edebileceğini beyan edilmiştir.
Bu örnekten hareketle; bir zaman dünyayı yaşanmaz hale getiren Ye’cüc ve Me’cüc taifesinin de mevsimi geldiği vakit, izn-i İlâhî ile dünyayı ve beşerin medeniyetini yeniden darmadağın edeceğini, dünyanın yeniden büyük bir şer ve fesat fırtınası yaşayacağı ifade edilir. Allahü Alem; bu şer ve fesat yoğunluğu öyle arsız ahlâksızlıkları netice verir ki, belki de kıyâmet bu şerir yığının üzerine kopar.
Zâten insanın fıtratında bozmak, yıkmak ve zulmetmeye karşı şiddetli bir meyelân vardır. Bu meyelân îmânla ve Allah korkusuyla sınırlanmadığı ve tahdit edilmediği takdirde, ortaya çıkacak fitne ve fücurun Sedd-i Zülkarneyn’e sebep olan Ye’cüc ve Me’cüc’ü aratmayacağı açıktır.
Bu tehlikeyi İslam alimleri hiçbir zaman göz ardı etmediğinden, sedd-i Kur’ânî’nin tezelzülüyle Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müthiş olarak, ahlâkta ve hayatta karanlıklı ve zulümlü bir anarşîliğin ve dinsizliğin fesadına karşı tek çarenin îmân hizmetinde kilitlenmek ve yoğunlaşmak olduğu şiddetle haber verilmiştir.
Bu temel prensipler dâhilinde insanlık tarihine bakıldığında dehşetli bir olay anarşi ve fesadın kopmaya başladığı ve daha önce hiç olmadığı kadar yeryüzüne yayılmasını gösterir. Bu olayı savaşlardan ayırt eden en belirgin özelliği savaş esnasında olmayıp sivil yerleşim bölgesi içinde olması ve askerler yerine teröristlerin işbaşında olmasıdır, vesselam…