Günümüzde artık bankacılık hizmetleri neredeyse tamamen internet üzerinden yapılıyor. Daha önce de bireysel olarak bazı vatandaşların hesaplarına girildiği ve hesaplarının boşaltıldığı olmuştu.
Son yaşanan olay oldukça yaygın görülen bir olay. Akbank’ın kurumsal markasına da büyük zarar vermiş durumda. Hesabını kapatıp başka bankalara geçenler de var.
Ancak tüm yaşananlarda Akbank derin bir sessizliğe gömülmüş durumda. Bu sessizlik ileriki dönemde ülkemizin önemli bankalarından birisi olan Akbank’ın belki de bankacılık sektöründe küçülmesine, birçok vatandaşın da birikimlerinin kaybolmasına sebep olabilir.
Kişisel olarak da siber güvenliğin büyük öneme sahip olduğu dönemdeyiz. Bazılarını sosyal medyada önünü arkasını düşünmeden paylaştığımız kişisel verilerimizin bankacılık da dâhil olarak başkalarının eline geçmesinin çok ciddi sorunlara sebep olacağı aşikârdır.
Bankacılık sektörü, siber güvenliğe en çok önem veren sektörlerden biridir. Akbank daha önce de sorun yaşamasına rağmen kurumun bu konuyu ıskalaması öncelikle kendi sorunu olabilir. Tüm bunlarla beraber güvenlik açığı olan bir banka ile çalışmak da müşterilerinin tercihi olabiliyor.
Diğer taraftan da böylesi güvenlik açığı olan bir bankanın faaliyetlerini yürütmesine izin vermek ya da vermemek de devletin ya da devlet adına bankaları denetleyen BDDK’nın görevidir.
Geçtiğimiz günlerde devlet olarak “Siber Güvenlik Teşkilatı” kurulması da savunma sanayisindeki gelişmelerin farklı bir boyutu hâline geliyor.
Siber güvenlik ile ilgili yazılımların da yabancı menşeli ürünler yerine yerli ve millî yazılımlar olması zarurettir. Zira menşei yabancı olan bir yazılım bizi ne kadar koruyabilir? Bunun en somut örneği; geçmişte aldığımız savunma sanayisi ürünlerinin etkisiz oluşunun sebebi de bu değil miydi?
Siber güvenlik açıkları beraberinde birçok tehdidi ve riski barındırıyor. Veri demek, güç demektir. Verinizi ele geçiren, size ait bilgilere erişebilenler ya gücünüze ortak olur ya da sizi gücünüzden eder.
Temel kimlik bilgileriniz dışında detay kişisel bilgileriniz, sağlık, finans, mülkiyet, adres, akrabalar gibi daha derin kişisel verilerin ortada dolaşması ve ele geçirilmiş olması, daha kurumsal bir yapıyı düşünmemizi gerektiriyor.
Emniyet’in “Siberay” adlı bir programı var. Daha önce daha sık karşıma çıktığı gibi son zamanlarda hiçbir yerde denk gelemez oldum.
Siberay’ın adı bana Kızılay ve Yeşilay’ı hatırlatıyor. Bu benzerlikten dolayı Türkiye’nin siber korsanlık, zorbalık, bağımlılık gibi konular başta olmak üzere kamu yararı gözeten bir dernek statüsünde bir de Siberay’a ihtiyacı var.
Toplumu bilgilendirecek, kamunun ve toplumun üzerine yük olan siber mağduriyetlere karşı yeni bir bakış açısı taşıyan hem çözümcü hem proaktif hassasiyetleri olan bir STK’ya ihtiyaç var.
Siber haylazlık yapan gençlerin ve çocukların sayısının her geçen gün arttığı, başarıların ve mağduriyetlerin aynı platformdan kaynaklandığı bu mecra daha fazla ilgiyi ve dikkati hak ediyor.
Bir taraftan “Siber Güvenlik Teşkilatı”nızı kurarak hem düzenleyici hem de müdahaleci bir yaklaşım geliştirirken diğer taraftan Siberay gibi bir dernekle konuyla ilgili tematik çalışmalar yapılması gerekiyor.
Başa dönebilecek olursak Akbank’ın başına gelenler herkesin başında. Unutulmamalı ki kamuoyunda ses getiren bir siber saldırı veya korsanlık, güvenlik maliyetlerini de artırıyor. Bu alanda genellikle saldırıyı yapanlar korunma yöntemlerini de geliştiriyor.
Akbank siber güvenlik sınavından geçemediği için bugün kamuoyunda siber güvensiz bir kurum olarak değerlendirilecektir. Siber konular önemli ve öncelikli konular arasında yer almalı; her an herkes tehdit ve yüksek risk altında….