Yerel tiyatrolar kapanıyor mu; genç yetenekler umutsuz mu?

Son dönemde “Şu yerel tiyatro da mı kapanmış?” cümlesini ne kadar sık duymaya başladık değil mi? Bir zamanlar mahalle aralarında, kasaba meydanlarında turne yapan, bizi bilet gişelerinin önünde heyecanla bekleten yerel tiyatrolar… Şimdi çoğunun ışıkları sönmüş, perdeleri inmiş hâlde. Peki neden? Gerçekten de yerel tiyatrolar tarihe mi karışıyor?

Öncelikle tiyatronun ruhu, yerel hikâyelerin ve insan sıcaklığının sahnede can bulmasıdır. İstanbul’un göbeğindeki dev tiyatrolarda da harika oyunlar izliyoruz evet ama küçük şehirlerin kendi öykülerini anlatan o samimi salonları bambaşka bir dünyaydı. Bir köyden çıkıp gelen amatör oyuncuların sahnede yüreklerini ortaya koymalarını izlemek, en büyük “kültür şoku”ndan daha etkileyici olabiliyordu. Ancak günümüzde gençlerin ilgisi giderek dijital mecralara kayıyor, YouTube’da, TikTok’ta harikalar ortaya koyan içerik üreticileri varken, sahnede ter dökmek biraz demode mi geliyor?

Elbette, ekonomik nedenler de yerel tiyatroları zorluyor. Bir salonun kirası, dekor masrafları, kostümler, oyuncuların emeği derken maliyetler yükseliyor. Sponsorlar ise genellikle daha popüler projelere yatırım yapmak istiyor. Büyük şehirlerde devasa prodüksiyonlar izlediğimiz şu dönemde, küçük bir kasaba tiyatrosunun finansal anlamda ayakta kalması gerçekten de kolay değil. Dahası, bilet fiyatlarını uygun tutmak zorundasınız ama buna rağmen seyirci sayısı yetersiz kalabiliyor.

Benim konuştuğum genç yetenekler, işin aslında ne kadar zor olduğunu anlatıyor. “Tiyatro bölümünden mezun oldum ama yerel bir sahnede oynamak yerine büyük şehirde bir müzikal seçmesine girmek daha mantıklı geliyor.” diyorlar. Üstelik sosyal medya üzerinden şöhret olmak, tiyatro sahnesinde adım adım yükselmekten daha hızlı bir kariyer seçeneği hâline gelebiliyor. Bu da yerel tiyatroların “oyuncu havuzu”nu zayıflatıyor.

İşin karamsar kısmı bu şekildeyken, umut ışığı da yok değil. Bazı belediyeler ve kültür dernekleri, yerel tiyatrolara destek vermek için projeler yürütüyor. Küçük şehirlerde düzenlenen festivaller, yerel sahneleri tekrar canlandırmak, genç yeteneklerin sesini duyurmak için güzel bir fırsat. İnternette yayılan bazı “Vlog Tiyatro” projeleri de yerel sahneleri tanıtıp bir nebze de olsa ilgi çekmeyi başarıyor. Hani “Her krizde bir fırsat vardır!” derler ya, belki de bu dönemde yerel tiyatrolar, dijitalleşmeden faydalanarak daha geniş kitlelere ulaşabilir.

Ben hâlâ inanıyorum ki küçük bir salonda sahneye çıkan ve seyircinin gözlerine bakarak oyununu oynayan oyuncunun vereceği duygu, hiçbir dijital ekranda yakalanamaz. Bu yüzden “Yerel tiyatro kapanıyor!” demek yerine, onlara sahip çıkmanın ve desteklemenin yollarını aramalıyız. Belki siz de bulunduğunuz yerdeki tiyatro grubuna gidip bir oyun izlersiniz; kim bilir, belki hayatınızın en unutulmaz kültür deneyimini orada yaşarsınız.