Bu aralar medreseler, özellikle de Kürt medreseleri gündemde…
Bu medreselere bir vefa borcu olarak ben de birkaç söz söylemek isterim. Hem belki bu vesile ile anıların canlanmasına da katkıda bulunmuş olurum...
Öncelikle belirtmeliyim ki; medrese bir bölgeye has bir eğitim-öğretim mekânı ve sistemi değildir. İslâm tarihinde eğitim ve öğretim kurumlarının genel adıdır.
Hatta tüm semavi doktrinlerin yolu bu mekânlardan geçmiştir desek abartmış olmayız.
“Ders” sözcüğü Sâmî dil ailesinde ortak kullanılan bir kelimedir.
Bilindiği üzere Yahudiler, Tevrat’ın okutulup öğretildiği binalara Beytülmidrâs derlerdi.
Medrese, ders kökünden “İsmi Mekân” olarak türeyip ders verilen yer anlamına gelmektedir.
Peygamberimizin döneminde; Ehlî Suffe veya Ashâbı Suffe denilen topluluğun varlığı; Medine’de de bu adla adlandırılmasa da bu türden işlev gören bir mekânın varlığını
net olarak ortaya koymaktadır.
Medrese adıyla ilk medreselerin ne zaman inşa edildiği net olarak bilinmese de Corcî Zeydân[1]; “bazı Batılı araştırmacıların medreselerin kuruluşunu Abbasî Halifesi
Me’mûn’un Horasan valiliği dönemine kadar götürdüklerini” nakleder, ancak bu bilgiyi İslâm tarihî kaynaklarından teyit edemediğini belirtmektedir.
Bazı kaynaklarda da ilk medresenin Nişabur’da, fakih ve muhaddis Ebû Bekir Ahmed b. İshak es- Sıbği (342/954) tarafından inşa edilen Darüssünne olduğu
geçmektedir.
Bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır.
Medreselerin çoğalmasının sebebi, mescidlerin çoğalmasının sebebiyle aynıdır. İslam’da ilkin bir mescit bina edilmiş ve yanında da Ehli Suffe’nin yerleşkesi. İslam
coğrafyası genişledikçe ilk mescidin şubeleri mesabesinde olan camilerin çoğalması, beraberinde medreselerin çoğalmasını da getirmiştir.
Geniş İslam coğrafyasının bağrında yaşayan farklı kültürler mozaiği, İslam dininden etkilendiği gibi çok çeşitli sanat anlayışları ile İslam mimarisini de etkileyip,
zenginleştirdi.
Elbetteki camiler ve hemen yanıbaşlarında inşa edilen medreseler, kurulduğu coğrafyanın farklılıklarından müspet anlamda nasibini almıştır. Bu, aynı zamanda cami ve
medreselerin işlevselliğinin ve sisteminin değişmesine ve farklılaşmasını da sağladı.
Medrese, dini ilimlerin yanı sıra bulunduğu memleketin kültürünü de yaşatan bir eğitim ve öğretim mekânıydı. Medreselerin sistemleri kültürlere göre şekillendiği için, bu, medreseler arasında farklılığı da kaçınılmaz kılmıştır.
Konumuz, “Ümmetin Yetimleri” olan Kürtlerin yaşadığı coğrafyadaki medreseler olduğundan, burada bizatihi yaşayarak öğrendiğim ve sonraları bir nevi müfredat olarak benim de uyguladığım bu coğrafyanın medreselerinin sistemi, işleyişi ve kültürüdür.
Bu konuda Eyyûbilerin dönemi dikkate değerdir. Bu dönemde bölgeler arasında fark gözetmeksizin medreselerin inşası hız kazanmış ve işlevselliği de ayrı bir önem kazanmıştır.