Yumruk daha inmeden…

Türkiye siyaseti iki gündür korkunç bir dram yaşıyor. Devlet Bahçeli’nin kurduğu birkaç cümle, tüm aktörlerin ayarlarını bozdu. Mutlu mesut yaşadıkları küçük siyaset havuzlarında kasırgalar çıkardı.

İlk kurban, PKK’nın sivil uzantısı DEM Parti. “Öcalan’a özgürlük” sloganı, siyasi stratejilerinin tam merkezinde duruyordu. Şimdi aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık. Ya Öcalan’a gidip Kandil’e sırtlarını dönecekler ya da Kandil’e (ve Batı’ya) sadık kalıp Öcalan’dan vazgeçecekler. Bahçeli, deyim yerindeyse DEM’i Kürtlerin önüne attı, “Artık hiçbir mazeretleri kalmadı. AKP-MHP faşizmi diye ajitasyon yapamazlar. Görün bakalım sözlerinde ne kadar samimiler.” dedi.

Darbenin en şiddetli indiği yerlerden biri de Kandil. Terör baronları, neye uğradıklarını şaşırmış hâldeler. “Bu bir psikolojik savaş tuzağı, sakın ha kanmayın!” diye feryat ediyorlar. Öcalan çıkıp “Örgütü lağvediyorum.” derse ne yapacaklar? “Tamam” deseler, dımdızlak açıktalar. "Bunu kabul etmiyoruz." deyip eylemlere devam ederlerse bu sefer de kendilerine “Apocu” diyemeyecekler, asıl patronlarının ABD ve Brüksel olduğu ortaya çıkacak. Bunu kendi militanlarına nasıl anlatacaklar?

Bir diğer kurban CHP. Özgür Özel, daha bir gün önce Demirtaş’ı ziyarete gitmişti, Güneydoğu Anadolu gezisine çıkmaya hazırlanıyordu. CHP’liler, “DEM’in oyları bizim cebimizde.” diye kasım kasım kasılıyor, 1990’lardan kalma “Kürt sorunu” ezberlerini pazarlıyorlardı: “Güvenlikçi politikalarla olmaz.”, “Kürtçe şarkı söylemek bile yasak”, hapishanede Kürtçe görüş yapılmıyor”… Bahçeli, bu yalandan saadet dünyasını yerle bir etti. Özgür Bey, panik hâlinde “El yükseltiyorum.” deyip “Size devlet vereceğim.” gibi abes sözler söylemek zorunda kaldı. Herkes “Türkiye’nin çimentosu(!) CHP’yi” hayretler içinde izliyordu!

Devlet Bey’in sözleri, kendine milliyetçi diyen irili ufaklı grupları da silkeledi. Daha düne kadar HDP/DEM ile iş birliği yaptığını unutan sözde milliyetçiler, PKK’nın destek çağrıları ile belediye başkanı olduğunu unutan tipler, MHP liderine karşı saldırıya geçtiler. “Terörle müzakere olmaz. Kafasına sıkarsın olur biter.” diyen bir tipin, defalarca ABD’nin aracılığı ile PKK ile pazarlık yaptığı ortaya çıktı! Grup kürsüsünden urgan atan İyi Parti Başkanı'na ise HDP’li Fatma Kurtulan’ın İyi Partililere, “HDP ve PKK oyları ile buradasınız haddinizi bileceksiniz.” diyerek attığı fırça hatırlatıldı. Bu aktörlerin ikiyüzlü tutumları ayan beyan ortaya çıktı, komik duruma düştüler. En önemlisi de çözümden yana olmadıkları, çatışma ve terörden beslendikleri anlaşıldı.

Son olarak bir tabak mezeye Kıbrıs’ı vermeye hazır olan müptezellerin de Bahçeli’ye milliyetçilik dersi vermeye kalktığını gördük ki bu kısım artık komedinin trajediye dönüştüğü yerdi.

Hülasa Bahçeli, bunca yıl karnından konuşanlara, ağzından konuşma dersi verdi. Devlet Bey’in havaya kalkan yumruğu daha yere inmeden tüm ilişkiler temelinden sarsıldı. Bir de yere inseydi ne olurdu varın siz düşünün…