ZEHİRLİ SARMAŞIK FİKİRLER

Barışa yürüyenler hala savaş ve kan istemekte!
Peki, nereye kadar?
Neydi bu ak kara davası?
Ne bu dil din ırk mezhep ayrımı gözetmeksizin aynı sınırlar ve aynı bayrak altında hepimiz kardeşiz… Biz bu memleketi Kürt’ü Laz’ı Çerkez’i sırt sırta omuz omuza verip kurtarmadık mı?
O halde bunlar bizim içimizden değil!
Bu kirli tohumu söküp atalım hep beraber.
Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın her köşesinin ayrı bir önemi ve değeri olduğunu biliyoruz.
Bu güzel vatanda yaşayan millet olarak birbirimizi severek büyümenin ve gelişmenin önemli olduğunu fark ediyoruz.
Ortak kültürümüzle bir arada yaşayarak var olmanın sevincini paylaşıyor ve mutlu oluyoruz.
Öyleyse sahip olduğumuz bu değerlerin önemini kavramalı birbirimize daha sıkı kenetlenmeli, oynanan bu çirkin oyunları bozmak için var gücümüzle gayret göstermeliyiz.
Polisimiz, Askerimiz ve geleceğimiz olan çocuklarımız maalesef içimize karışan bu kirli tohumlar aracılığı ile zarar görmekte… Daha gencecik Polislerimiz şehit oluyor… Büyük hayalleri olanlara, sahte bir yalana inandırılmış kötü tohumlar tarafından sıkılan kurşun… Barış birilerini korkutuyor!
Kanlı ve kirli savaşlarını sürdürmek istiyorlar… Alanlara çıkmasınlar, korkup sinsinler, hatta evlerine kapansınlar diye bu kirli eylemleri kanlı tuzakları yavaş yavaş tükenme korkuları sardı.
İçerlerini kaybetme korkusu, yitip gitme korkusu, bir canavarı korkuttunuz mu hani sağa sola saldırır ya işte öyle… Bunlarda sağa sola saldırıyorlar!
Kendi idealleri uğruna mücadele verenleri bile yok! Bu tohumlar nereden karıştı ve nereden karıştırıldı aramıza?
Birlik beraberlik kardeşliği, barışı, demokrasi ve özgürlük Kavramlarını içerlerine sindiremiyor bu yabani tohumlar!
Sürekli bir kıvılcım çıkarmak beşindeler.
Nerede bir barış sözcüğü olsa oraya en sinsi ve kanlı tuzaklarıyla sokulmaktalar.
Çünkü korkuyorlar!
Birlik olup, kardeş olup huzur içinde olursak arada sırıtırlar, gün yüzüne çıkarlar.
Onlar gizlenmeye saklanmaya alışmışlar!
Gencecik asker subay ve polislerimiz hain tuzaklarla şehit oluyor.
Ne barışa yanaşan, ne silah bırakan, ne de teslim olan bu yabani tohum köklenip yine filiz olmadan ayıklanmalı…
Kökleri toprağı zehirliyor!
Mayınlar döşeyip tuzaklar kurup haince cinayetlerle kanlı katliamlarla, huzuru, birliği ve bütünlüğü bozma hayalleri… Eylemsizlik kararı alıp ortalığı kan gölüne çeviren bu yabani tohumlar gittikçe daha yabanileşiyorlar!
Savaşı hükümet çıkartmış gibi bir karalama propagandası çıkarıp bunca katliamlardan sonra biz barış istiyoruz sözlerine kanılmamalı… Ayıklanmalı bu yabani tohumlar. Çünkü ne zaman barış, ne zaman eylemsizlik kararı alsalar sonrasında içimiz kanıyor.
Suruç’ta aynısı olmadı mı? Aynı bomba ve katliam sonrasın da eylemsizlik kararı… Peki, o eylemsizlik kararı sonrası kaç kez içimiz yandı? Ve hala yanmakta… Bir de o yabani tohumların sevdiği yabani topraklar var! Hani teröre terör, teröriste terörist söyleyemeyen!
Hani onların o çirkin kanlı yüzlerini gül bahçesine dönüştürme mücadelesi veren o kirli toprak yok mu, işte onlar da büyük sorun… Yıllar süren sebepsiz bir mücadele, oyuna gelmiş bir ayrımcılık, fikri bölme hayali, bölünme hayali!
Her gün endişeli bekleyişler, daha kaç ölü, kaç şehit… Sevgiyle yoğrulmuş büyük mücadelelerin verildiği bu topraklarda kardeşçe yaşamanın zor geldiği fikirler hangi vakit tomurcuklanıp boy verdi?
Birçok genç bu kirli oyunun kurbanı oldu ve hala olmakta. Cesetleriyle ceset alma mücadelesi. Hep kin nefret sokulmuş tazecik bedenler kumanda edilmekte… Bir de bakıyorsunuz ki sokakta top oynayan o ara mahalle çocukları ellerine tutuşturulmuş taşlarla panzer ve tomaların önünü kesmekte… Bu zehir kök sarmış ki mutlak temizlenmeli… Mutlak sökülmeli ki bu kök daha fazla genç filizleri zehirlememeli… Kurtarılmalı o soğuk ölümün sıcak gösterildiği gençler…