Zor geçecek iki ay

Bu yazı yayınlandığı sırada, ABD’deki seçim sonuçları belli olmaya başlamış olacak. Trump’ın mı yoksa Harris’in mi kazandığı netleşecek. Seçilen yeni Amerikan başkanının, göreve başlamadan önce iki aylık bir bekleme süresi olacak. Bu iki aylık süreç, Orta Doğu için oldukça endişe verici olabilir. Çünkü yeni Amerikan başkanı göreve gelene kadar Netanyahu, Orta Doğu’da oldubittiler yaratmaya çalışabilir.

ABD, bugüne kadar İsrail’e verdiği destekte hiçbir şeyi eksik etmedi. İsrail ne istediyse ABD o desteği sağladı. ABD’nin, İsrail’e sağladığı silah sistemleri, mühimmat ve lojistik desteğin yanı sıra çok ciddi bir istihbarat desteği de mevcut.

Hatta İran, İsrail’e füzelerle saldırdığında Amerikan ordusu doğrudan devreye girerek aktif bir şekilde İsrail’i korudu. Özetle, ABD’nin İsrail’e desteğinde bir tereddüt yok.

Ancak ABD, İsrail’e bu kadar yoğun destek verirken onu önemli ölçüde sınırlandırdığını ve İsrail’in saldırgan tutumunun çerçevesini belirlediğini de unutmamak gerekiyor.

7 Ekim’den bu yana ABD ile İsrail arasında sürekli bir çekişme sürüyor. Netanyahu ve onun aşırı sağcı hükûmet ortakları, daha agresif bir politika izlemek istiyorlar fakat ABD, İsrail’in bu kadar saldırgan olmasını engelliyor.

ABD’nin bunu aslında hem İsrail’in hem de kendi güvenliği için yapıyor. ABD’ye göre, İsrail’in çok agresif davranması, kendi güvenliğini tehdit ediyor. Ayrıca, bir bölgesel savaş çıkması durumunda Ortadoğu’da konuşlanmış 40 bin Amerikan askerinin güvenliği de tehlikeye girebilir. Özellikle Irak’ta konuşlu Amerikan askerleri, İran destekli Haşdi Şabi unsurları için kolay hedef olabilir.

Güvenlik kaygılarına ek olarak Amerikan iç siyasetinde – özellikle 'woke' hareketin önderliğinde – Gazze’deki insani dram üzerinden ciddi bir baskı var. Demokrat Parti içinde ve Amerikan Dışişleri'nde, İsrail’e karşı eleştirel yaklaşımlar mevcut.

Bu ve benzeri nedenlerden ötürü bugüne kadar ABD, hem İsrail’in en büyük destekçisi hem de en büyük kısıtlayıcısı oldu. Bu paradoks çok ilginç.

Bir yandan, ABD’nin bu denli büyük desteği olmasa İsrail bu kadar agresif olamazdı. Diğer yandan, ABD İsrail’i kısıtlamasa İsrail çok daha saldırgan olurdu.

Şimdi yeni Amerikan başkanı göreve başlayana kadar geçiş sürecindeyiz. ABD’nin İsrail’e desteği devam edecek; yani İsrail’in agresif politikalarına olanak tanıyan temel unsur varlığını sürdürecek. Ancak yeni Amerikan başkanı seçilmiş olsa bile henüz göreve başlamamış olacak.

Görev süresinin son günlerinde olan Joe Biden’ın, İsrail’i ne kadar sınırlayabileceği ve etkileyebileceği büyük bir soru işareti. Netanyahu gibi yılların siyasetçisi, ABD’nin bu geçiş dönemini kendi lehine kullanmak isteyebilir.

Endişem şu ki İsrail, bu iki aylık süreçte bugüne dek olduğundan daha agresif davranarak kazancını en üst seviyeye çıkarmaya çalışabilir. İki ayın sonunda yeni Amerikan başkanının göreve gelmesiyle İsrail, kendi istediği şartlarda bir “barış” ilanını kabul edebilir.