Adı bile korku salan Sednaya Hapishanesi, son 5 yılda 1,5 milyon insanın acılarla dolu hikayelerine tanıklık etti. Bu rakamlar, rejimin zalimliğini gözler önüne seriyor. Hapishanede tutulan 1,5 milyon kişiden tahmini olarak 300 bininin öldürüldüğü, 200 bin kişinin ise akıbetinin hâlâ bilinmediği belirtiliyor.
Burada uygulanan işkenceler, insanlık dışı muameleler ve yargısız infazlar, Sednaya’yı “insan mezbahası” olarak anılmasına neden oldu. Tutukluların büyük bir kısmı, rejime muhalif oldukları gerekçesiyle hiçbir adil yargılama yapılmaksızın buraya kapatıldı. Tanıkların anlattıkları, hapishanedeki yaşam koşullarının ve işkence yöntemlerinin ne denli korkunç olduğunu kanıtlıyor.
ESİR DÜŞENLERİN SESSİZ ÇIĞLIKLARI
Sednaya’dan sağ kurtulan az sayıdaki tanığın ifadeleri, bu trajedinin boyutlarını anlamamızı sağlıyor. Bir tanık, “Gece gündüz fark etmeden işkence seslerini duymak zorundaydık. Bir süre sonra bu sesler zihnimize kazındı,” diye anlatıyor. Başka bir tanık ise, “Sednaya’ya giren biri, oradan ya ölü ya da tamamen kırılmış biri olarak çıkar,” sözleriyle yaşadığı dehşeti dile getiriyor.
Hapishanede yalnızca fiziksel işkence değil, psikolojik baskılar da sistematik bir şekilde uygulanıyordu. Mahkumlar aç bırakılıyor, hastalanmalarına rağmen tedavi edilmiyor ve ailelerinden tamamen koparılıyordu. Bu süreç, rejimin halk üzerindeki kontrolünü artırmak için bir korku aracı olarak kullanıldı.
ESAD REJİMİNİN SİSTEMATİK ZULMÜ
Sednaya, Esed rejiminin baskı mekanizmasının yalnızca bir parçası. İnsan hakları örgütlerinin hazırladığı raporlara göre, rejim, işkence, zorla kaybetme ve yargısız infazları sistematik bir politika haline getirdi. Özellikle muhaliflerin hedef alındığı bu politikalarda kadınlar, çocuklar ve yaşlılar dahi ayrım gözetmeksizin zulme maruz kaldı.
Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından hazırlanan raporlar, rejimin işlediği suçların insanlığa karşı suçlar kategorisine girdiğini defalarca dile getirdi. Ancak tüm bu raporlara ve uluslararası tepkilere rağmen, rejim bugüne kadar hesap vermekten kaçmayı başardı.
ADALET İÇİN ÇAĞRI
Bu hikaye yalnızca Suriye’nin değil, tüm insanlığın trajedisidir. Sednaya’da yaşananlar, unutulmaması ve unutturulmaması gereken bir vahşetin ifadesidir. Beşşar Esed rejiminin işlediği suçlar, yalnızca Suriye halkına değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş suçlar olarak kabul edilmelidir.
Uluslararası toplum, bu suçları görmezden gelmemeli ve adalet için harekete geçmelidir. Sednaya’da ve diğer rejim hapishanelerinde yaşanan vahşetlerden sorumlu olan herkesin yargılanması ve hak ettiği cezayı alması, yalnızca mağdurların haklarını teslim etmekle kalmayacak, aynı zamanda benzer trajedilerin önüne geçmek için caydırıcı bir adım olacaktır.
İNSANLIK TARİHİNİN HESAPLAŞMASI
Sednaya Hapishanesi’nin kapıları kapatılsa bile, orada yaşananlar, insanlığın vicdanında açık bir yara olarak kalmaya devam edecek. Adaletin sağlanması için her bir trajedinin, her bir insan hikayesinin ve her bir kaybın hesabı sorulmalıdır.
Sednaya, yalnızca bir hapishane değil, aynı zamanda insanlık tarihinin karanlık bir sayfasıdır. Bu sayfayı aydınlatmak ve insanlık onurunu yeniden kazanmak için harekete geçme zamanı şimdi. Unutmayalım ki adaletin olmadığı bir dünya, kimse için güvenli bir yer olamaz.