Yürütülen kazılarla şimdi bölgeye uluslararası kabul görmeye başlayan, yeni bir önemli potansiyel kazandırılmıştır. Karkamış dünyaca ünlü bir sittir ve olağanüstü tarihi bir öneme sahiptir: buranın önemi Hattusa, Ebla, Nineve, Babil ve Ur’unki ile rekabet eder. Karkamış’ta araştırmaların yeniden başlaması ve yakında sitin turizme açılacak olması, Antik Yakın Doğu’nun tarihine yeni sayfaların yazılması ve Gaziantep bölgesindeki kültürel mirasın büyümesi için çok yüksek bir değer taşımaktadır.

ANTİK KARKAMIŞ: TARİHÇE VE TOPOĞRAFYA

Arkeoloji akropolde en azından MÖ. 6. binyıldan beri yerleşildiğini ortaya koymuştur. Anlamlı olmasına karşın, yerleşme, Kuzey Suriye’deki Ebla arşivlerinin çivi yazılı tabletlerinde antik kent Karkamış adının geçtiği MÖ. 2400’e kadar özel bir öneme sahip olmamış görünmektedir. Karkamış adı, o dönemde Kuzey Suriye’de popüler bir ilah olan “(Tanrı) Kemoş’un limanı” anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, yerleşmenin lider rolünü alması Orta Tunç Çağı ile birlikte, yaklaşık MÖ. 2000 başlarındadır: aşağı kentteki genişleme ve tarihinin sonuna kadar kentsel görünümünün bir özelliği olarak kalan duvarlı muazzam toprak surları bu döneme uzanmaktadır. MÖ. 1800 civarında, Karkamış kralı Aplahanda, Şamsiadad ve Hammurabi ile birlikte, döneminin en kudretlilerinden biri olup, Acemhöyük kadar kuzeyde belgelenmiştir. Yerleşmenin MÖ. 1330 civarında Hititlerce ele geçirilmesiyle, Karkamış tüm Suriye bölgesini kontrol eden Hitit naipliği haline gelmişti. Hitit İmparatorluğu’nun MÖ. 1175 civarında yıkılmasından sonra, Karkamış bölgenin en güçlü bağımsız krallıklarından biri oldu ve duvarlı dış kentin işgaliyle sınırlarını hemen hemen iki katına çıkararak (100 hektara ulaşan), yönetim biçimlerimizle yarışır hale geldi. MÖ. 717’de  Assurlu II. Sargon kenti yıktı ve orada, ardından tekrar Babil kralı Nebukadnezar tarafından yıkıldığı MÖ. 605’e kadar süren, bir Assur garnizonu kurdu. Kentte yerleşim Helenistik dönem ve Roma dönemlerinde devam etti; iç kentin yüzeyindeki olağanüstü anlaşılabilir durumdaki kent planı (uydu fotoğraflarında da görünür durumdadır) bu dönemlere tarihlenmektedir. Kargamissa halen Bizans kaynaklarında geçmektedir; fakat 1920’den sonra bir Türk askeri karakolunun kuruluşuna kadar nihai olarak terk edilmesinden önce, Orta Çağ boyunca sadece Akropol’de yerleşilmiştir.

ESKİ İNGİLİZ KAZILARI

George Smith’in 1876’da Cerablus’u Antik Karkamış olarak saptamasından sonra, Halep’teki İngiliz konsolosu P. Henderson 1878 ve 1881 yılları arasında sahada bazı sondajlar gerçekleştirmiş ve bir takım heykelleri Londra’daki British Museum’a göndermiştir. Bu aynı müze, 1911 ile 1914 arasında ve yine 1920’de arkeologlar D.G. Hogarth, T.E. Lawrence, R.C. Thompson, P.L.O. Guy ve C.L. Woolley (başkan) ile sahada geniş ölçekli kazılar düzenlemiştir. Kazı Evi’nin kalıntıları (Arabistanlı Lawrence tarafından ilk sezon çalışmaları sırasında inşa edilmiştir) iç kentte halen görünür durumdadır ve 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle askeri ajan olarak çalışmaya başlamasından önce kazı fotoğrafçılığını da üstlenen Lawrence ile birçok resim onların günlük hayatını belgelemektedir. Bu çalışmaların sonuçları Demir Çağı kentinin özelliklerini ortaya koymuştur: akropolün dibinde, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen ünlü rölyeflerin bulunduğu büyük bir törensel alan (“Aşağı Saray”); kent kapıları ve etkileyici duvarları; dış kentte bazı evler; Fransız işgal kuvvetleri Türk birliklerinin 1920 Temmuz'da buraya zaferle erişmesiyle geri çekilmeye zorlandıklarında, projenin aniden kesintiye uğraması sonucu çoğu kısmı kazılmamış olarak kalan, akropoldeki çok etkileyici saray.

Sınır siti kesen demir yolu hattı boyunca oluşturulmuştur: antik kentin en önemli kısmı (55 hektar) Türkiye’de kalırken, dış kentin bir bölümü (35 hektar) şimdi Suriye’de bulunmaktadır. 1956 yılında sınırın belirlenmesinden sonra bölge mayınlı hale gelmiştir. Bölge, 2011’de mayından arındırılmıştır.

YENİ TÜRK-İTALYAN PROJESİ

Ortak bir Türk-İtalyan Arkeoloji Kurulu, Gaziantep bölgesinde, Bolonya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nicolò Marchetti yönetiminde 2003’ten bu yana faaliyet gösterdi. Biri Tilmen Höyük’te (2007) ve biri de Taşlı Geçit Höyük’te (2010) olmak üzere, Islahiye İlçesi’nde iki arkeoloji ve çevre parkı tamamlanarak halka açıldı. Bolonya, Gaziantep ve İstanbul Üniversiteleri tarafından, birçok diğer katılımcı (Açıklama’ya bkz.) ile birlikte oluşturulan yeni bir proje, T.C. Bakanlar Kurulu’nca 2011 Mayıs ayında onaylandı ve ilk öniki sezon çalışmalar 2011-2024 boyunca Prof. Dr. Nicolò Marchetti (Bolonya Üniversitesi) Başkanlığında, Doç. Hasan Peker (İstanbul Üniversitesi) Başkan Yardımcılığında, Prof. Dr. Belkıs Dinçol ve Prof. Dr. Mustafa Özakça’an bilimsel danışmanlığında gerçekleştirildi. Bu, sitin 1920’de askeri bir karakol oluşundan bu yana bir daha araştırılamaması ve ziyaret edilememesinden sonra, arkeoloji çevreleri ve ilgili halkın hemen hemen bir yüzyıl boyunca beklemekte olduğu bir etkinlikti. Ortak proje araştırma, koruma ve sunuma bütünsel bir yaklaşım göstermektedir: Tunç, Demir Çağı ve Roma Dönemi kent düzeninin kapsamlı olarak incelenmesi ve turistik gelişim de dikkate alınarak, aynı zamanda kalıntıların korunmasını öngörmektedir.

Temmuz 2019’dan bu yana, tüm yıl boyunca arkeoloji parkı açıktır. Ulaşım iyi yollardan kolayca yapılabilir ve tam güvenlik içinde arkeoparkın keyfini çıkarabilirsiniz. Bu aşamada bilet uygulaması yoktur.

KURUCU ÜNİVERSİTELER

Alma Mater Studiorum – Bolonya Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi

Gaziantep Üniversitesi

KAYNAK SAĞLAYAN KURUMLAR

İtalya Dışişleri Bakanlığı

İtalya Üniversiteler ve Araştırma Bakanlığı

Alma Mater Studiorum – Bolonya Üniversitesi

Altın Koza Film Festivali ne zaman başlıyor? Altın Koza Film Festivali ne zaman başlıyor?

Sanko Holding

ORTAKLAR

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü

Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Gaziantep Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü

Gaziantep Müze Müdürlüğü

Editör: Ela Duyar