Selam Dostlarım;
Millet sandıkta iradesini ortaya koydu ve AK Parti yine tek başına iktidara geldi. Emin olun ortaya çıkan sonucu AK Parti bile beklemiyordu. Yaptıkları hesap tamamen % 45–46 üzerineydi. Ancak % 49,2 alarak, yani her iki vatandaşımızdan birinin oyunu alarak iktidar olmayı başardılar. Bu sonuçlarla Başbakan Davutoğlu’da rüştünü ispatlamış ve Recep Tayip Erdoğan’ın boşluğunu doldurabileceğini açıkça ispatlamıştır. Bütün AK Parti camiasını canı gönülden kutluyorum. Vatanımıza ve milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Peki, sonuçlar neden böyle çıktı? Gelin biraz irdeleyelim. İsterseniz işe bu sefer MHP’den başlayalım. “HAYIR”CI genel başkan ünvanını kazanan Devlet Bahçeli kendi partisinde istenmeyen adam ilan edildi. Bir tek seçimde, üstelik 3–4 aylık bir süre zarfında Türkiye’nin en köklü partilerinden birisi, nasıl % 5 civarında oy kaybeder? Nerede yanlış yaptılar? Aslında bu sorunun cevabı çok açık, sadece 7.Haziran akşamına gitmemiz yeterli. O akşam seçim sonuçlarına ilişkin nasıl beyanat vermişti? “Biz hiçbir şekilde koalisyon hükümetinde yer almayacağız. Bir tarafta HDP, diğer tarafta CHP. Buyursun iktidarı kursunlar. Biz muhalefette kalacağız” demişti. Daha o gün yolunu ve izleyeceği politikasını ortaya koymuştu. Dediği gibi de yaptı. Yıllarca terörle etkin mücadele noktasında AK Partiyi eleştiren Bahçeli, bu noktada önüne altın tepsiyle sunulan imkânı sadece 2,5 saatte elinin tersiyle itti. Bu davranışı halk arasında ciddi tepkiye neden oldu. O anda, bütün inandırıcılığını kaybetti. Yaptığı hareketten bin defa pişman olduğuna eminim ama ok yaydan fırlamıştı bir kere. Bu sefer basına “ortaya koyduğumuz 4 şartı kabul ettiremedik ve bize sadece kısa süreli seçim hükümeti teklif edildi” açıklamalarını yaptı. Bunu da halk yemedi. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi partinin en ağır toplarından olan iki ismin üzerini çizdi. Tuğrul Türkeş gibi bir ismi bir kalemde partiden ihraç etti. Adamcağızın bütün suçu neydi? AK Partinin geçici hükümette kendisine bakanlık teklif etmesi ve Sn. Türkeş’in de bunu kabul etmesi. Hâlbuki Türkeş yaptığı açıklamada ne dedi? “Bu bakanlık koltuğunu sırtını PKK’ya dayayanlara bırakmak ihanet olurdu. Ben vatanım için elimi taşın altını soktum.” İyi de adam haksız mıydı? Akabinde HDP’nin aldığı iki bakanlıkta, sadece birkaç gün içinde ortaya koydukları tablo çok net değil miydi? Ya, Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener gibi bir ismi harcaması? İşte MHP tabanı aslında bunu kabul etmedi. MHP’nin Meral ablası nasıl aday gösterilmezdi. Bunun mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Ancak Bahçeli, televizyon konuğu olduğu programlarda bile Meral Akşener’i neden adaylaştırmadığı konusunda açıklama yapmadı. Sadece “Bize özel bir nedenden dolayı” dedi. 
7. Haziran akşamı yaklaşık %17 oy alıp 80 milletvekili kazanan MHP, sadece 4 ayda 39 milletvekilini birden kaybetti. Bu ayıp Devlet Bahçeli’ye yeter. Diyorum ki; “Hiç kimsenin Türkiye’nin en köklü partisi olan MHP’ye bu kadar zarar vermeye hakkı yoktur. Bahçeli onurlu davranarak bir an önce istifa etmeli ve partiyi derhal olağanüstü kurultaya götürerek MHP’nin başına daha aktif, daha heyecanlı taze bir kan gelmelidir. İnanıyorum ki MHP içinde bu görevi layık-ı veçhilesiyle idame ettirecek bir sürü nefer vardır.
Gelelim HDP’ ye. Yazılarımdan birinde ne demiştim? “Siz foseptik çukurundan gelmiştiniz, çıktığınız deliğe yeniden gireceğinizi biliyor musunuz” Dün akşam sonun başlangıcıydı. HDP’ yi bu sefer bıçak sırtında, yurt dışından gelen oylar meclise soktu. Maskeleri artık yüzlerinde yok. Demirtaş denilen bebek yüzlü kan içicinin çaldığı bağlamada, söylediği türkülerde HDP’ yi kurtaramadı. Ama çıkan sonuç yeter mi? Asla. Daha beter olmalılar, bütün saldırılara rağmen, Türkiye’yi kimsenin bölmeye gücünün yetmeyeceğini öğrenmeliler. 
Dostlarım;
Bu saatten sonra Türkiye artık normalleşme sürecine girdi. Umarım AK Parti, seçimlerden önce söylediği gibi terörle etkin mücadeleden vazgeçmez. Onlara 4,5 milyon fazla oyun nereden ve nasıl geldiğini unutmazlar. Ekonomik vaatlerinin ötesinde PKK’ya yapılan operasyonların AK Partiyi yeniden tek başına iktidara taşıdığını inşallah göz ardı etmezler. 
Söylenemeyenleri söyleyebilmek, yazılamayanları yazabilmek dileğiyle
Sevgi saygı muhabbetlerimle.