Türkiye’ye 61 yıldan beri ABD’nin darbelerine maruz kalmaktadır. Daha önce sadece askeri darbeler yapılırken özellikle 28 Şubat 1997 yılında yoğun ekonomik müdahaleler de başlamıştır. 15 Temmuz 2016 askeri darbesinin halk tarafından bastırılması sonucunda şimdilik sadece ekonomik ve siyasi darbelere başvurulmaktadır.

Bu konuda akademik olarak ciddi bir çalışma henüz yapılmamıştır. Zira önemli üniversitelerimizin bir kısmı hala ABD’nin kontrolünde faşizan yapıyı muhafaza etmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kanunlarımıza uygun olarak atadığı rektörler ABD’nin etkisi altındaki Boğaziçi Üniversitesinde tanınmamaktadır. Yıllardan beri yerleşik faşist zihniyet devlet üniversitelerini bile kontrol edecek duruma ulaşmıştır.

Ak Parti hükümeti özellikle 15 Temmuz darbesinden sonra faşist yapının belini kıracak önemli adımlar atmıştır. Bunların başında Genelkurmay Başkanlığının, Milli Savunma Bakanlığına bağlanması ve askeri okulların ABD kontrolündeki FETÖ’den kurtarılması gibi çok önemli değişiklikler yer almaktadır.

Fakat bu son dönemde hükümetimizde; demokratik adımların atılması ve milli değerlerimizin güçlenmesi konusunda bir yorgunluk göze çarpmaktadır. Her ne kadar kimsenin Genelkurmay Başkanının ve kuvvet komutanlarının ismini dahi bilmemesi önemli bir ilerleme olarak görülse de; bunun yeterli olmadığı aşikardır.

İşte bu çok geç kalınmış ve acilen yapılması gereken önemli bir konu da şudur. Askeri kışla ve okulların şehir merkezlerinden çıkarılarak sınır boylarına taşınması meselesidir. Konunun öneminin anlaşılması için şu önemli tarihi olayları bilmemiz gerekiyor.

ABD, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde çok büyük bir operasyona imza atmış 292 general ve amiralden başka 6000’e yakın subayı emekli etmişti. Bu sayede kendi kafa yapısına uygun ve dilediği zaman askeri darbe yapacak kişilerin ordumuzda palazlanmasını sağlamıştı. Uzun yıllar süresince adeta oya işler gibi titiz bir çalışma sonucunda silahlı kuvvetlerimizin en kritik noktalarına ABD sempatizanı askerler yerleştirilmişti.

Bu askerler her 8-10 yılda bir darbe yaparak Türkiye’nin siyasi yapısına ve ekonomisine büyük yıkımlar getirmiştir. Özellikle CHP gibi daima askeri darbeleri destekleyen ve buna çanak tutan siyasi partiler sayesinde Türkiye “darbe manyağı” bir ülke haline gelmiştir.

Askeri darbelerin en önemli özelliklerinden bir tanesi; askeri vesayet kurumlarının güçlendirilerek sivil yöneticilerle ülkeyi “yönetilemez” hale getirmiş olmasıdır. Nitekim Cumhurbaşkanı’nı dahi seçemeyen bir Meclis ortaya çıkmış sonunda halkın direkt olarak Cumhurbaşkanı’nı seçmesi çözümüne ulaşılmıştır.

Bununla birlikte 1960 ve 1980 askeri darbecilerinin halkımıza zorla dayatmış olduğu faşist anayasa ve uzantıları hala yürürlükte kalmıştır. Yapılan değişikliklerle “kırk yamalı bohça” haline gelen 1982 anayasasının hali ortadadır.

İşte bunlardan bir tanesi ise askeri kışlalar konusudur. Askeri vesayetin kaldırılması için yapılması gereken en önemli işlerden bir tanesi; bu birliklerin modernize edilerek görevlerini daha başarılı bir şekilde yapabileceği bölgelere nakledilmesi gelmektedir.

Bu maksatla Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları ve askeri birliklerin büyük ölçüde Ankara’dan çıkarılması gelmektedir. Aynı şekilde İstanbul ve İzmir’de hatta şehir merkezi içinde bulunan kışlaların da sınır bölgelerine kaydırılması bir zorunluluktur.

Askeri birliklerden boşalan yerlerin müze ve yeşil alan gibi halkımızın çok ihtiyaç duyduğu mekânlara çevrilmesi de gereklidir, vesselam…