Özellikle dini istismar eden bu hain yapının sebebiyet verdiği en ağır tahribatlardan biri de toplumdaki güven duygusuna yönelik indirdiği darbe olmuştur.
Güven Müminin en belirgin vasfıdır, öyle olmalıdır. Olgun bir mümine güvenen yanılmaz. Ondan yardım isteyen karşılıksız kalmaz. Mümin ihanet etmez ve zarar veremez. Çünkü iman, insanı yalandan, hıyanetten ve kötülüklerden koruyan güçlü bir kalkan ve güvenli bir limandır. Bu limana sığınanın canı, malı, ırz ve namusu emniyette olur.
Peygamberimiz (a.s) ın peygamberliğini ilan ettiği cahiliye toplumunda kabul görmesinin en önemli sebeplerinden biri onun güvenilir olmasıdır. Öyle ki inanan, inanmayan herkes onun doğruluğunu dürüstlüğünü kabul etmiştir.
Güvenin olmadığı yerde güçlü toplumdan, toplumun olmadığı yerde de birlikte bir gelecek kurmaktan bahsedilemez. Terörün uluslar arası ölçekte insanlığı tehdit ettiği günümüzde , “güven” duygusu küresel bir ihtiyaç olarak kendini göstermektedir. Bugün bölgemizde ve dünyanın birçok yerinde artan terör olayları, kan ve göz yaşı, belli çevreler tarafından maksatlı olarak Müslümanlara mal edilmekte, adını barış ve esenlikten alan İslam’ı ve Müslümanları töhmet altına bırakmaktadır.
Hâlbuki tarihe sağduyu ile objektif olarak bakabilenler, geçmişin sayfalarında Müslümanların eliyle tesis edilmiş huzur ve güven toplumlarını rahatlıkla görebileceklerdir. Sosyal adaletin bulunmadığı, güvensizliğin hat safhada olduğu bir zemine inen ve o coğrafyayı “mutluluk çağı” olarak kıyamete kadar insanlığa taşıyacak olan örnek toplum modelini herkes görecektir. Kuşkusuz o çağın en karakteristik özelliği, güven üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Peygamber efendimiz, “Hayırlınız, kendisinden iyilik umulan ve kötülüğünden emin olunandır. Kötünüz de kendisinden iyilik beklenmeyen ve kötülüğünden emin olunmayandır.” (Tirmizi, Fiten 76/2263) buyurarak insanlığı kıyamete kadar huzurla tutacak ana ilkeyi güven esası üzerine kurmuştur.
Gün, bütün ihanet odaklarına inat, hep birlikte toplumsal güven ortamını yeniden oluşturma günüdür. Fitne ve ihaneti görüp tedbir alma, kardeşlik zeminini daha güçlü bir şekilde tekrar oluşturma zamanıdır. Yaraları sarma ve geleceğin huzur ve güven toplumunu hep birlikte tekrar inşa etme vaktidir.
Rabbimiz birliğimizi beraberliğimizi pekiştirmemiz ve ayrılığa düşmememiz noktasında bizleri şöyle uyarıyor:
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Al-i İmran, 105)
“Allah’a ve Rasül’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve güçünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)
Selam ve dua ile.