İkinci Meclise Ardahan milletvekili olarak katılan İstiklal Savaşının önemli komutanlarından biri olan Halit Paşa (Halit Karsıalan) 9 Şubat 1925 tarihinde meclis koridorunda, sırtından tabancayla vurularak yaralanmış ve 14 Şubat 1925 tarihinde şehit olmuştur.

Bu olayda Halit Paşayı katleden kişi resmi kayıtlara göre Ali Çetinkaya’dır. Hani şu İstiklal mahkemelerinin acımasız hâkimi “Kel Ali” var ya; işte o adam bir katildi. Şimdi Mecliste hükümetin anayasa çalışmalarını engelleyen CHP milletvekillerini “adam ısırmakla” eleştiriyorlar. Yahu CHP’nin büyükbaşları bu mecliste hem de general olan bir milletvekilini öldürecek kadar acımasızdır, bunu bilmezsiniz değil mi? Bunu unutmakta yarar var zira eski defterleri niye açıyorum ki ben? Ne güzel böyle siyasi cinayetleri bir güzel unutturuvermişlerdi.

Nutuk’ta (Nutuk – 1927. S. 422) “Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir!” diyen M. Kamâl, sözünde durmuş muhalefet edenleri sırası ile ortadan kaldırmıştır. Bundan 92 yıl önce yine böyle bir kış günü TBMM’de gerçekleşen ilk cinayet bu şekilde meydana gelmişti. Elbette korkutma, yıldırma ve daha akla gelebilecek her türlü fena işi yapabilecek bir siyasi akım bu cesareti nereden alıyordu?

Bunun cevabı basittir. Zira Osmanlı Devletinden bize miras kalan “İttihatçılık” zihniyetinde böyle şeyler daima oluyordu. Padişahları, vezirleri öldürmek askerler için sıradan bir işti. Bu gibi cinayetlere 2017 yılına geldiğimiz bu günlerde özenmek, büyük bir nasipsizliktir.

CHP milletvekillerinin şimdi yapması gereken en önemli işlerden bir tanesi şu anayasa oylamalarını bir kenara bırakıp tarihiyle yüzleşmesi gereklidir. Eğer bunu yapabilirse işte o zaman yeniden iktidara alternatif olabilir. Belki gerçekçi ve ülke menfaati için bir siyasi çizgiye girerek vatana hizmete başlar; aksi takdirde bu yolun sonu hem dünyada hem de ruz-i cezada pek vahimdir. Her iki tarafta da ağır bir suçlamaya maruz kalıp dehşetli bir azap çekecekler. Allah ıslah etsin temennisini yaparak “neden bu cinayet işlendi” sorusunu cevaplamaya çalışalım…

Halit Paşa 1883 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş Çerkes Ahmet Bey’in oğludur. Çerkesler daima Selaniklilerin rakibi olmuştur. Birbirlerini hiç çekemezler. Çerkes Ethem gibi kahraman bir zat olan Halit Paşa, 1901 yılında girdiği Harbiye Mektebinden 1903 yılında teğmen rütbesi ile mezun olmuştur. 1908 yılında 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra Yemen’de görev yapmış Yüzbaşı rütbesine terfi ettikten sonra 1910 yılında Trablusgarp yani Libya savaşına katılmıştır.

Bu dönemde aynı cephede görev yaptığı katili “Kel Ali” ile ta o zamanlarda Libya’da (Trablusgarp) birlikte bulunmuştu. Trablusgarp’taki görevinin ardından Balkan Savaşına katıldı. Burada M. Kamâl’ın sonuç alınamayan Tekirdağ çıkarması nedeni ile aralarında sorun çıktığı anlaşılmaktadır. Bizim resmi tarihimizde “tek adam olan liderlerin” başarısızlıkları “tövbeler olsun” yazılmaz. Eğer yazarsan seni faşist bir yasa ile yargılayıp “hakaret ettin” derler. O yüzden bu konulara girmeyelim. 1. Dünya savaşından itibaren devam edelim…

Kafkasya cephesinde dokuz günlük bir savaştan sonra 23 Aralık 1915 tarihinde Ardahan’a girmeyi başaran Halit Paşaya; bu başarısından sonra binbaşı rütbesi verilir. Yine Çorum müfrezesi ile yaptığı hizmetlerden sonra da Kaymakam rütbesini de alır. 10 Mayıs 1917 tarihinde Garbi Dersim Komutanlığına atanır ve savaşın en önemli milis güçlerinden birisini kurar. Aynı Ethem Bey gibi milli mücadelenin en önemli şahıslarından birisi oluvermiş halk tarafından sevilmeye başlanmıştır. Elbette bu durum düşmanlarının da çoğalmasına yol açacaktı.