Avrupa Ligi’nde ilk haftayı 2 galibiyet ve 1 mağlubiyetle tamamladık. Takımlarımızın oyunlarına ve durumlarına yakından bakalım.

Galatasaray, evinde PAOK’a karşı rahat bir galibiyet aldı diyebiliriz. Derbinin ardından gelen Avrupa zaferi camiayı çok mutlu etti. İlk 11’in birbiriyle uyumu bana Avrupa için hayaller kurduruyor. Harika alan paylaşımı, birbirleriyle yardımlaşmaları, hırslı oyunları, pas alışverişleriyle futbolcular oynadıkları oyundan keyif alıyorlar. Bu durum taraftara da büyük bir zevk veriyor. Galatasaray maçlarını beklemek, sevilen bir dizinin yeni bölümünü beklemek gibi oldu. Takımın taraftarla bütünleşmesinden, Avrupa’daki fikstürün nispeten kolay olmasından Avrupa Ligi’ni ilk 8’in içinde bitirmek ulaşılabilir bir hedef gibi duruyor. Riga deplasmanında da havanın aşırı soğuk olmaması ve rakibin zayıflığı düşünülürse 3 puan çok uzak değil. Elbette Okan Buruk, yorgunluğa karşı rotasyonu Avrupa’da değil lig maçlarında yapmalı, Avrupa’yı öncelikli hedef hâline getirmeli.

Fenerbahçe de Avrupa Ligi’ne 3 puanla başlayan diğer ekibimizdi. Oyun olarak Mourinho ve öğrencileri yine sınıfta kalsa da lig statüsüne geçen organizasyonda galibiyet ilaç gibi oldu. Oyun olarak özellikle Çağlar’ın golüne kadar Union Gilloise takımı maça hâkimdi. Çağlar’ın savunmadaki savaşçılığı, ardından da gelen gol, takımı kendine getirdi. Mourinho’dan beklentinin bu oyun olmadığı çok açık. Özellikle ligde iki üç hafta içinde yaşanabilecek puan kaybı, taraftarın sabrının taşmasına sebep olabilir. Portekizli çalıştırıcının üst üste galibiyetlerle ve iyi oyunla taraftarın gönlünü alması gerekiyor.

Beşiktaş, ligdeki iyi oyununu Avrupa’ya taşıyamadı. Bence bunda en önemli faktör yanlış rotasyondu. Mustafa Hekimoğlu çok yetenekli bir golcü ama Ajax deplasmanında haydi göster kendini demek biraz acımasızlık. Immobile’nin tecrübesi bu maçta çok gerekliydi. Bu maçta dinlendirmek yerine Kayseri maçında dinlendirmeyi seçebilirdi Giovanni van Bronckhorst. Onana tercihini ise hiç anlayamadım. Avrupa’da birkaç maç oynatalım, denk gelir de iyi oynarsa belki satarız düşüncesi herhâlde bu. Kendisinin çok kötü bir maç geçirmesinin yanında takımın da bütün oyununu bozdu. Takım defanstan hiç çıkamadı. Onana transferi büyük bir fiyasko. Son yılların en zayıf Ajax kadrosuna güven aşılanmış oldu. Beşiktaş’ın Avrupa’yı hedeften çıkardığı belli ama bence bu çok kötü bir karar. Bu kötü oyun lige de sirayet edebilir.

Federasyon’un ve Spor Bakanlığı’nın Avrupa maçlarını sürekli gündeme getirerek çok değerli olduğunu takımlarımıza hatırlatması gerekiyor. Taraftarların da Avrupa’daki başarıyı talep etmesi gerekiyor. Takımlarımız borç batağındayken nasıl Avrupa’dan gelecek olan döviz gelirine sırt çeviriyorlar, aklım almıyor. Oyuncu satışı için de en kolay yöntem Avrupa başarısı. Avrupa Ligi’nde ilk sekizde üç takımımızın da yer aldığı senaryoyu düşünelim, ligin marka değerini işte böyle artırabiliriz.