Okulda bir hayli sayıda komünist öğrenci vardı. Bunlar aynı Feto’cular gibi abileri tarafından beyinleri yıkanır, kendilerince örgütlenmeye çalışırlardı. Komünizmin çökmesi ile beraber neredeyse tamamı faşist olup çıktılar. Feto’cularla beraber bir de bunlarla uğraşıyordum. Önceden bu komünistlerle zaten kavgalı idik. Sayıca öylesine çoktular ki; Lenincisinden-Maocusuna, Enver Hocacısından en anarşistine kadar hepsi ile çatışıyorduk. Okul yöneticileri ve öğretmenler; komünistleri destekler bunlara toz kondurmazlardı. 1970’li yıllarda niçin anarşi ve terör eylemleri olduğunu benim nesil gayet iyi bilir. O yıllarda Filistin kamplarında yetişmiş teröristler dahi aktif bir şekilde çalışır gençlerin beynini yıkamaya çalışırlardı. Bazen kavgalarımız söz boyutlarını aşar yumruk yumruğa dövüşürdük. Bir defasında rahmetli annem hafta sonu eve geldiğimde kavgada yediğim yumruk nedeniyle dudağımın şiştiğini görünce çok üzülmüştü. Her ne kadar bunun sebebinin başka olduğunu söylemiş inkâr etmiş isem de pek inandıramamıştım. Şimdi bunlara bir de Feto’cular ilave olmuş üstelik bu komünistlerle can ciğer kuzu sarması olmuşlardı. Nitekim 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde de bu işbirliğini gördük. Can Dündar denilen gazeteci kılıklı kişi FETÖ’nün MİT tırları operasyonlarında başrol oyuncusu olmuş “FETÖ-Faşist” ortaklığını apaçık göstermişlerdi. Hatta 15 Temmuz darbesinde “Yurtta Sulh Konseyi” adı ile beyannameyi TRT ekranında okutmuşlar; darbecilikte ortak olduklarını aşikâre utanmadan göstermişlerdi. Ne de olsa bunlar için “amaca giden her yol mubahtır”. Marksistlerle Feto’cular arasında ortak bağ çoktur. Yalancılık, sinsilik ve takıyyecilik bunların esas karakteridir. Şiiler bunları yani Marksist-Feto’cuları görünce takıyye konusunda kendilerini beceriksiz hissedip çok utanacaklardır. Feto’nun Silahlı Kuvvetlerde semirip bugünlere gelmesinde en önemli pay işte bu “faşist” komutanlardır. Bunların kimi öğretmen kimi bölük veya tabur komutanıydı. Ellerinden geldiğince “tek partinin faşist” nutuklarını atar hemen sonrasında “irtica” tehlikesinden dem vurmaya başlarlardı. Bir defasında Ankara’ya tören için gitmiştik. Öğrencinin teki “Yedi Bela Bahri” lakaplı bir bölük komutanına soru sormuştu; “Askeri okullarda ve savaş gemilerinde niçin cami yok?” Diye. Yedi Bela hemen cevabı yetiştirmişti “Gemiler yeşile boyanır o zaman”. Diyerek irtica konusunda önceliklerini sıralamıştı. Bu insanlar “Niçin namazdan korkarlar niçin dine ve dindarlara düşmanlar”, hâlâ bilemiyorum. Lakin bu tipten subayları özellikle “seçmece” olarak Bahriye mektebine atandığından hiç şüphe etmiyorum. Amaç; “dini ve dindarları ortadan kaldırmak, yok etmek” olsa gerekti. Zira Bahriye mektebinde Sabetay Yahudileri çoktu. Kendileri için en büyük tehlike dindi. İşte bu ahlaktan yoksun ve vicdansız uygulamalardan en çok istifade eden Fetoculardı. En dindar öğrenciye dahi namaz kılmaması, oruç tutmaması için baskı yapıyorlar aklınca bu zavallı öğrencileri koruyorlardı. Devlet eğer bir daha bu FETÖ ve benzeri örgütlerin Silahlı Kuvvetlerde semirtilip büyütülmesini istemiyor ise dine ve dindarlara düşmanlık yapan her türlü unsuru temizlemek zorundadır. Aksi takdirde işte 15 Temmuz 2016’da olduğu gibi vatanına kast ederek Amerikan köpeklerinin emri altına girip darbe yapan askerlerden asla kurtulamayız. İşte yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi bölük komutanları beni hiç sevmez ellerinden geldiğince haksız bir şekilde muamele ederlerdi. Makul taleplerime dahi müsaade etmezlerdi. Bir defasında Cuma akşamından izne çıkmak için müracaat etmiştim de bana “ahiret sualleri” sorarak böyle müracaat taleplerime engel olmaya kalkmışlardı. En küçük bir hata yapsam derhal “hafta sonu izinsizlik” cezası alırdım. Öğrencilere; aklınca benimle dalga geçmek için “Söyleyin Vehbi’ye namaz kılarken size dua etsin” diyerek benimle aklınca dalga geçmeye çalışanlar bölük komutanları da vardı. Zorlu dört yılın sonuna gelmiştik. Artık atılmayıp mezun olacağım anlaşılınca Feto’cu öğrencilerin başı olmaya namzet bir öğrenci bana “Sen muhriplerde zabit olmayı mı bekliyorsun? Senin gideceğin en büyük gemi mayın gemisidir” diyerek; aklı sıra alay edip küçümsemeye çalışmıştı. Bu öğrenci daha sonra okulu birinci bitirmişti. Ne ilginçtir ki; ikincilik elde eden de yine Feto’cular arasından çıkmıştı. Bilmiyorum o zaman da dahi soruları mı çalıyorlardı? Veya öğretmenler bunlara yardım mı ediyordu? Her ne ise bizim sınıfın ilk 2 öğrencisi Feto’culuğu bir hayli benimsemiş ABD’ye gidip “PG Scholl” adı verilen askeri okulda yüksek lisans eğitimi almıştı.