AK Parti’nin önemli kişilerinden Ömer Çelik “İktidar partisi olarak elimizde her türlü güç var. Mecliste istediğimiz yasayı geçirebiliyoruz. Ama buna rağmen bir sistem değişikliğinden bahsediyorsak bu aslında daha çok güç peşinde koştuğumuz için değil daha sağlıklı bir sistem peşinde koştuğumuz içindir” demişti. Aslında referandum için gittiğimiz anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı’na yeni yetkiler verip daha otoriter bir yönetimi sağlamıyor. Bilakis sınırsız yetkilere sahip ve sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanı’nı biraz hizaya getiriyor. Zira Faşist Evren kendisine öyle yetkiler aldırmıştı ki demokratik bir yönetimde bunlara asla yer vermek mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi zararına fakat ülkenin menfaati olan bir sistemi getirmeye çalışıyor. Çift başlılığı ortadan kaldırarak halkın seçtiği yöneticilere hiç olmaz ise 5 yıllık bir süre için yönetimde kalmasına gayret ediyor. Faşistlerin hükümeti iş yapamaz hale getirdikleri bazı vesayetçi kurumları düzeltmeye çalışıyor. Lakin “istemezükçü” CHP, ancak ordu ile birlikte kendisinin yaptığı anayasaya meşruluk verip başkasını tanımıyor.
İyi hoş da hadi bunu yapsın diyelim. Fakat CHP’nin anayasa konusunda karnesi berbat bir durumdadır. Çünkü milletimizin önüne koyduğu her madde yapılan her icraat faşist ruhu barındırıyor. Bakın CHP neler yapmış:
İlk icraatları kurucu ilkelerimizin yer aldığı Osmanlı Kanun-i Esasi’sinden alınan 2. Maddeyi kaldırmak olmuş. Bu madde ne diyordu? Türk Devletinin dini İslam’dır.Bu madde 1928 yılında kaldırılmıştır. Daha sonra 5 Şubat 1937’de aslında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri olan “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık” Anayasanın 2. maddesine dâhil edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Hadi buyur buradan yak!
Kenan Evren Anayasasında 4. Madde olarak yer alan ve “değiştirilemez hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ucubesi işte şimdi kırmızıçizgiler olarak önümüze konulmuş. Şimdi CHP’nin anayasa konusunda yaptığı ilaç için olumlu bir işten veya icraattan bahsedilebilir mi?
O halde CHP’nin asıl maksadını söyleyeyim de faşist ruhla hareket eden bu partinin gerçek yüzü anlaşılsın. Belki bu partinin başına geçecek olan yeni yüzler “bu yolun çıkmaz sokak” olduğunu görüp ülke yararına bir iki iş, icraat yapar…
CHP ülkenin iyi yönetilmemesini istiyor. Koalisyonların kötü sonuçlarından kendilerine vazife çıkararak “İşte bakın söylemiştik bunları. Demokratik sistem bizim neyimize gerek. Ülkeyi askerler yönetsin. Askerler işbaşından ayrılınca da yerlerine konulan faşist ilkeleri benimsemiş kurumlar bu cahil halkı denetlesin. Olur ki halkın vicdanını dinleyen yöneticiler işbaşına gelip faşizmden taviz verirlerse derhal bu vesayetçi kurumlar devreye girip hükümeti iş yapamaz hale getirsinler…
İşte özetle CHP’nin yapmak istediği budur. Ülkenin menfaatine, halkın refah ve mutluluğuna dair hangi icraat yapılırsa yapılsın karşılarında öncelikle CHP’nin bu faşist
ruhunu bulacaktır. Bakın II. Abdülhamit’in yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası’nı yeniden yürürlüğe soktuğu tarih 24 Temmuz’dur. Bu tarih hem Osmanlı’da hem de Türkiye Cumhuriyetinde Hürriyetin İlanı adıyla, 1930’lu yıllara dek resmi bayram olarak kutlanmıştır. Bu bayram “Hürriyet” ifadesi geçtiği ve tehlikeli olarak addedilmiş ve CHP tarafından kaldırılmıştır.
Yukarıda saydığımız bu özelliklerinden dolayı kolayca anlaşılabilir ki bize özgürlük diye yutturulan CHP’nin tek parti diktatörlüğünün; hürriyetle hiçbir alakası yoktur. Dolayısı ile bu faşist kafa yapısına sahip siyasetçilerle uzlaşmaya da gerek yoktur. Diğer partilerle ortaklaşa anayasa çalışması yapılıp CHP’yi kendi baskıcı ve totaliter anlayışları ile başbaşa bırakmak en akıllıca yoldur, vesselam…