Her insan için doğumdan itibaren geçirdiği evrelerin en önemlisi herhalde çocukluğudur. Bu evrede sonraki yaşamın nasıl şekilleneceği bu dönemde oluşan kişilik ile doğrudan ilgilidir. Çocuğun sağlıklı kişilik geliştirmesinde güvenli ve destekleyici aile ortamı önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Ancak maalesef ki her çocuk her zaman sağlıklı bir aile ortamında büyüme ve gelişme imkanına sahip olamıyor.
Sosyo-ekonomik yoksunluk, ebeveyn kaybı, boşanma, kötü muamele ve ihmal gibi nedenlerle ailesinden ve sosyal çevresinden ayrılmak zorunda kalan çocuklar bulunuyor. Korunmaya muhtaç çocuk olarak nitelendirilen bu çocukları devlet himaye ederek psikososyal açıdan iyi olma hallerini korumaya çalışıyor.
Malumdur ki korumaya muhtaç çocuklara bakım hizmeti veren kurumlar maddi imkan açısından son derece donanımlı olsa da ailenin yerini tutması mümkün değildir. Korunmaya muhtaç çocuklara bakım hizmete sunarken onların psikososyal özelliklerine ve ihtiyaçları dikkate almak hem hizmet sunumuna kolaylaştıracak ve hem de çocukların geleceğe güvenle hazırlanmasını sağlayacaktır.
Korunmaya muhtaç çocuklara yönelik hizmetlerde güven ilişkisi geliştirebilmek için hak temelli bir yaklaşımla ihtiyaçlarını zamanında giderilmesi önemlidir. Kurum çalışanlarının çocukla kuracağı ilişkinin sağlıklı olabilmesi için çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemine göre sorun ve ihtiyaçların doğru tespit edilmesi gerekiyor. Bu da korunmaya muhtaç çocukların psikososyal yapılarını bilmekle mümkündür. Genel anlamda çizilen bu çerçevenin kişi bazlı yaşanmışlıklarına da inerek yeni pozisyonlar belirlemek yerinde olacaktır. Bu alandaki hizmetlerin daha iyi seviyelere gelmesi için hem toplum hem de devlet olarak daha fazla çalışmalıyız.