Bahriye Mektebi Cami, Heybeliada’nın tek camisiydi. Bu cami, Osmanlı’dan kalma olup sanatsal açıdan değerli bir eser idi. Üzerinde özgün bir hat ile yazılmış beyitler bulunuyordu. Devrin komutanları, Reisicumhur M. Kemal’a şirin görünmek için bu güzelim camiyi yıktılar. Hem ada, hem de Bahriye Mektebi camisiz kaldı.

Hâlbuki adada bulunan Hristiyanlarınkendi mezheplerine göre kiliseleri ve Yahudilerin havrası vardı. Bir yıldan fazla ada halkı camisiz kaldı nihayet bir hayırsever adaya cami yapmak fırsatını buldu. Şimdilerde iskelenin yanında ikinci bir camii daha var. Lakin hemen yanı başındaki askeri okul öğrencilerinin buraya gitmesi hele hele namaz kılması mümkün değildir. Askerî okula cami de yapılmamıştır. Zira komutanlar öğrencilerin namaz kılmasından hoşlanmamaktadır. İşin kötüsü ise bu feci durum kimseyi rahatsız etmemektedir.

Askeri garnizonlarda “en azından NATO standartlarına uygun bir şekilde cami yapılmalı” diye yazıp söylediğim zaman maksadı çarpıtıp “eskiden namaz kılmayanlara falakaya yatırıyorlardı” diyerek işin içinden çıkmaya çalışan çakallar var. Kendilerini zeki zanneden bu ahmaklar, kimseye zorla namaz kıldırmak gibi bir derdimin olmadığını çok iyi biliyorlar. Maksadımın “namaz kılmak isteyenlere din ve vicdan özgürlüğü kapsamında engel olunmaması gerektiğini”anlatmak olduğunu da iyi biliyorlar. Lakin münafıklık böyle bir şey işte. Camiye ve namaza düşman olan bu zavallı insanlar ellerinden geldiği kadar bu hayırlı işe engel olmaya çalışıyorlar.

Ellerinden geleni artlarına koymasınlar. Nasılsa bunun hesabı ruz-i mahşerde görülecek. Bu dinin sahibi olan Allah, her şeyi görüyor ve biliyor. Burada gayretim devlet yöneticilerini ikazdır. Bunu yapana kadar bana ayrılan sütunlarda bu hatayı düzeltmek için uğraşacağımı ve kimseden korkmadığımı, iyi bilmeleri gerekir. 

Evet, askeri okullara cami yapılması devletin önemli görevleri arasındadır. Bunu yaptıktan sonra sorumluluk devletten çıkıp şahsın boynuna biner. Öğrenci, ister namazını kılar ister kılmaz, onun hesabı Allah’a karşıdır. Fakat namaz kılıyor diye bir öğrenciyi fişlemek, kandil gecelerinde taciz etmek, Cuma namazını kılmasına mani olmak ve terfiini engellemek büyük bir suçtur. Ne dinde ne de laik yönetimlerde buna yer yoktur. Bilakis dinine bağlı askerler terfide daima öncelikli olarak sıralamaya alınır, alkol ve uyuşturucu kullananlar en sona bırakılırlar. Bütün dünya ordularında böyledir.

Bunu bizim baltalara anlatmak zordur. Zira rakı içmekten beyinleri sulandığı için körü körüne her şeyini taklit ettikleri Batı dünyasının bu davranışını asla icra etmezler. İşlerine gelmeyince kör, sağır ve dilsiz olurlar. Yahu savaş vakti gelince iman gücünden daha tesirli ne vardır ki; askeri düşman üzerine gönderebilsin. Bunu dahi anlamaktan acizdirler…

Devamı nasipse yarın...