Emekçiler...

Allah Resulü (s.a.s), kendisini ve sahabeyi Tebük seferi dönüşünde karşılayan Sa’d bn. Muaz’ın ellerinin nasırlaştığını görünce; “ellerin neden nasırlaşmış Sa’d?” diye sordu.
Sa’d (r.a), “çocuklarmın başkasına muhtaç olmaması için hurma bahçemde çalışırken kürek ve kazmanın bıraktığı izdir” dedi. 

Allah Resulü (s.a.s); Sa’d’ın ellerini kendi ellerinin arasına aldı, öptü sonra havaya kaldırarak sahabeye gösterdi ve işte Allah’ın en çok sevdiği el; çocukları için çalışan bu eldir diye buyurdu.

Çalışmak, işçi olmak ayıp değildir. Zira Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa (s.a.s); “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yeme­miştir. Allah’ın nebisi Davud (a.s.) da kendi elinin emeğinden yerdi.” (Buhari, Sahih, Büyü, 15.) 

Bunun yanında hemen hemen tüm peygamberler bir meslekle meşgul olmuşlardır. Hz. İdris terziydi, Hz. İsa marangozdu, Hz. Musa çobandı, Hz. Davud demirci olup ilk defa zırh yapan kişiydi. Hz. Peygamber de yıllarca çobanlık sonra da tüccarlık yapmıştır.

Peygamberimiz (s.a.s), çalışmayı teşvik ve tavsiye etmiştir: 

“Ensardan biri Peygambere gelip kendisinden dilendi. Peygamber efendimiz o kişiye: “Evinde bir şey yok mudur? Diye sordu. Adam: “Evet bir hasır ve bir de su kabımız vardır. dedi. Resulullah: “Git onları bana getir.” Dedi. Onları getirince iki dirheme satmış. Dirhemleri de adama vererek dedi ki: “Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al, diğer dirhemle de bir balta satın al ve bana getir.” Adam baltayı getirince peygamber baltaya bir sap taktıktan sonra adama: “Al götür onunla odun kes sat, geçimini sağla, seni on beş güne kadar görmeyeyim.” buyurdu. Adam da gidip odunculuk yapmaya başladı ve peygamberin yanına on dirhem kazanmış olarak döndü. Peygamber efendimiz adama “Bu senin için, yüzünde dilencilik lekesi olduğu halde yanımıza gelmekten daha iyidir.” buyurdu (İbn Mace, Ticaret, 282).

Hz. Peygamber (s.a.s): “Üç kişi vardır ki kıyamet günü ben onların düşmanı olacağım. Bir şey verip hilede bulunan, hür bir kişiyi satarak değerini yiyen, bir işçi tutup ücretini ödemeyen kimseler. (İbn Mace) “Onların has­mı bizzat benim.’ “İşçinin hakkını alın teri kurumadan veriniz.” buyurmuştur. 

Bunun yanında işçi(lerin)nin de işverene karşı ve yaptığı işte çok dikkatli ve hassas olması gerekmetedir. Zira bu davranış helal, haram ve rızık genişliği ve darlığıyla doğrudan bağlantılıdır.
GEÇİM DARLIĞI VE HARAMIN HELALİN BEREKETİNİ YOK ETMESİ
-Bir adam imam Şafii’ye gelerek geçim darlığı nedeniyle şikayette bulundu. Beş dirhem karşılığında çalıştığını ve bunun ona yetmediği konusunda halini arzederek haberdar etti.
-Bunun üzerine Şafii ona işverenine gidip ücretini dört dirheme indirmesini emreti.
Anlamaması ama rağmen adam imam Şafii’nin emrini yerine getirdi.
-Bir süre sonra adam tekrar Şafii’ye gelerek halinin pek de iyi olmadığından şikayet etti.
Bunun üzerine Şafii ona tekrar işverenine gidip bu sefer ücretini dört dirhem yerine üç dirheme indirmesini emreti.
-Adam, Şafii’nin söylediği karşısında dehşet içinde ayrıldı.
-Bir süre sonra adam Şafii’ye gelerek nasihatı için teşekkur etti. Halinin düzenlediği, üç dirhemin tüm ihtiyaçlarını karşıladığını bu durumu açıklamasini istedi...
-Şafii, çalışmasının beş dirhem değil üç dirhemlik olduğunu diğer iki dirhemi hak etmediğini bundan ötürü de haram olduğunu ve bu iki haram dirhemin helal olan diğer üç dirheme karışınca onların bereketini de götürdüğünü söyledi.