Bir senedir tüm dünyanın gözü önünde yarısından fazlası çocuk ve kadın olmak üzere nerdeyse 50 bin insanı katleden, Lübnan’da yeni bir cephe açan, eş zamanlı olarak Suriye'yi bombalayan, İran'a saldırması an meselesi olan, BM kürsüsünde bu ülkelere ek olarak Irak ve Yemen'i de hedef olarak gösteren İsrail'in, Özgür Özel’e göre Türkiye’ye saldırma ihtimali yokmuş. Merak ediyorsanız ona bu teminatı Namık Tan vermiş.

Tüm bu güvenlik endişelerimizin kaynağı, TSK’nın Başkomutanı da olan Cumhurbaşkanımızın, İsrail Dışişleri Bakanı tarafından defalarca kez açıkça tehdit edilmesi, Millî Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın konuyu her yönüyle ele alan çalışmaları, Millî İstihbarat Teşkilatı'nın hassas saha bilgilerine dayanan raporlarının sonucunda ortaya çıkan tablo ile de iltisaklı değilmiş üstelik. CHP 47 yıl sonra ilk kez yerel seçimlerde birinci parti olduğu için İsrail’in Türkiye’ye yönelik olası saldırı ihtimalini konuşmak zorunda bırakılmışız. Evet, merak ediyorsanız akıllara zarar bu beynelmilel analiz de Özgür Özel’e ait.

Bir dönem diplomasimizi emanet etmiş olmanın utancını hâlâ sırtımızda taşıdığımız, eski Büyükelçi Namık Tan’dan referans alan bu açıklamalar, Türkiye'nin dış politikasını yıllarca elinde tutmuş müstemleke bir zihniyete yaslanıyor. Malum, monşerler, Mustafa Kemal'in “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün arkasına sığınarak konforlu dış politika söylemleri üretmeyi severler. Ancak asıl dertleri, içeride bürokratik oligarşiyi muhafaza eden, seküler ve kültürel bakımdan “buralı” olmayan seçkinlerin, dışarıda dünya egemenlerinin mutlak iktidarını temsil etmesinin garantisini sağlamaktır.

Artık kabul edelim; CHP, bilinen şekliyle ve dünyadaki örnekleriyle bir “siyasi parti” değil, bir bürokrat yönetim mekanizmasıdır. Oldukça zorlama ve bir bakıma da yapay bir oluşumdur. Bu sebeple senelerdir ABD için “halkla ilişkiler” faaliyetlerini yönetmek vizyonuyla hareket eden bir sivil toplum kuruluşu olmaktan bir adım öteye gitmemiş, gidememiştir.

Netanyahu’nun oğlunun sosyal medya hesabından Türkiye topraklarının PKK’ya peşkeş çekildiği haritaları paylaştığı, tehdidin Suriye üzerinden sınırlarımıza doğru sokulduğu bu konjonktürde; İsrailli yetkililerin önünde poz verdiği arzımevut haritalarına göz ucuyla dahi bakmamış bir ana muhalefet partisinin, “yenilik” iddiasına rağmen uluslararası politikadaki edilgenliğinde değişen hiç bir şey yok, ne yazık ki.

Özgür Özel-Namık Tan valsinden önce sahnede Kılıçdaroğlu-Ünal Çeviköz ikilisini seyredenler hatırlar; değil dansın ritmi, fonda çalan klasik Batı müziğinin tınısı bile değişmemiş, hepsi aynı…