Nobel ödülleri denince akla bilimsel gelişmeler, önemli keşifler ve dünyayı değiştiren fikirler gelir. Ancak konu ekonomiye gelince işler biraz değişiyor. 1968’de İsveç Merkez Bankası’nın Nobel’e bir ekleme yaparak başlattığı Nobel Ekonomi Ödülü, Alfred Nobel’in vasiyetine sonradan eklenmiş tek ödül. Peki, bu alanın bilimden çok “mali doğruların” övüldüğü bir platforma dönüştüğünü söylersek abartmış olur muyuz? Sanmam.

Mesela ödüllerin çoğunun, piyasa serbestliği ve devlet müdahalesine sınırlama gibi neoliberal ekonomi teorilerine gitmiş olması bir tesadüf olabilir mi? Yıllardır ekonomi Nobellerinin çoğu, mevcut piyasa düzenini alkışlayan yani “Kutsal neoliberal sahne” olarak bilinen o rahat koltukta oturuyor. Heterodoks teoriler, yani “Acaba başka bir şey denesek mi?” diyen fikirler ise Nobel kürsüsüne geldiğinde ya hiç ödüllendirilmiyor ya da kibarca “sonraki sefere” denilerek öne çıkmaları engelleniyor.

Ekonomiye, toplumsal adalet, eşitlik ya da sürdürülebilirlik gözlükleriyle bakan azınlık bir grup, her yıl Nobel için önerilse de bu “alternatif” fikirler hep yedekte bekliyor. Çünkü bu tür fikirler, “Gelin hep beraber büyüyelim ve zengin olalım.” diyenlerin sesini kısmaya niyetli. Oysa ekonomik refah bir sayıdan, grafiklerden ya da kâr tablolarından ibaret değil; refah dediğimiz şey önce gerçek insana, sokaktaki vatandaşa dokunabilmeli. Ama Nobel Ekonomi Ödülü, buna pek de sıcak bakmıyor.

Hâlbuki ekonomi biliminin, içinde yaşadığımız dünyaya da hitap etmesi gerekmiyor mu? Gelir adaletsizliği, çevre krizleri, işsizlik… Bunlar günlük hayatın öncelikli sorunları ama Nobel podyumu, ne yazık ki bu sorunları göz ardı eden modellere alkış tutmayı tercih ediyor. Ekonomiyi bir toplum biliminden çok laboratuvar testine benzeten bu dar bakış açısı, ekonomi bilimine ne kadar hizmet ediyor? İşte bu tartışmaya açık.

Nobel Ekonomi Ödülü’nün bu katı tavrı, ekonomi dünyasını tek bir yola sokuyor. Heterodoks ekonomistler yani “Meseleye biraz daha farklı baksak olmaz mı?” diyenler, Nobel sahnesinde bir tür hoşgörü testi veriyor. Ekonomi ödüllerinin bu dar çerçeveden çıkması, ödül sahiplerinin dünyanın sorunlarına gerçek çözümler sunması çok uzak bir ihtimal olmamalı. Ama bu ödüller “biraz farklı düşünmek isteyenlerin” yolunu açmak yerine, onları yolda biraz daha bekletmek istiyor.

Ekonomi bilimi, Nobel’in sunduğu podyumdan daha fazlasını hak ediyor. Sadece geleneklerin peşinden gitmeyen, Nobel’i gerçekten toplum yararına kullanan bir bakış açısına mesela. Önce bunu tartışmak bile ödüllerden daha önemli bir mesele olabilir.