Türkiye’nin yakın döneminde “gezi olayları” adı verilen kritik bir süreç yaşanmıştır. Aradan sekiz yıl geçmesine rağmen, yol açtığı yüzlerce milyar dolarlık kayıpla ekonomi ve siyaset gündeminde hala tartışılan bu dönemden geriye sadece “gezizekalı” tabiri kalmıştır.

Mehmet Ali Alabora isimli bir kışkırtıcının “Mesele iki ağaç değil sen hâlâ anlamadın mı!” sözleri sonucunda ne için eylem yaptığını bilmeyen saftirikler için  “gezizekalı” tabiri kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim dolmuşa binip dolduruşa gelen bazı eylemciler, asıl maksadın hükümeti yıkmak ve eğer bu mümkün olamıyorsa yapılacak çok önemli yatırımlara mani olmak, olduğunu bugün dahi anlayamamışlardır.

Hükümetin seçim meydanlarında vaat ettiği dört büyük yatırımın üç tanesi yani İstanbul Havaalanı, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprüleri inşa edilmiş ve hizmete girmiştir. Kısa zamanda yapılan bu katma değeri çok yüksek yatırımların karşılığı alınmış ve ülkemizin dünyanın en önemli yatırımlarına imza atarak büyük bir devlet olduğu; dost ve düşmana gösterilmiştir.

Bununla birlikte aradan 11 yıl geçmesine rağmen “Kanal İstanbul” projesinin hala temeli dahi atılamamıştır. Bunun çeşitli sebepleri olmakla birlikte ilgili bakan ve bürokratlarının görevlerini savsaklaması en çok göze batan hususlardan birisi olarak ön plana çıkmaktadır.

Bir televizyon programında Kanal İstanbul’u anlatan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, çok önemli olan bu projeyi yeteri kadar kamuoyuna anlatamamıştır. Ahmet Hakan’ın neredeyse bakanın ağzından kerpetenle yanıt almaya çalıştığı bir programda; kanal güzergahının yüzde 75’inin doğal olarak hazır olduğu dahi doğru dürüst dile getirilememiştir.

Ülkemizin dünyanın en büyük lojistik üssü olması için gerekli olduğu gibi; yeşil şehircilik, kentsel dönüşüm ve denizcilik açısından hayati derecede öneme sahip bu projenin adeta durma noktasına geldiği görülmektedir. Temel atma töreni diye gösterilen olay; Kuzey Marmara Otoyolunun kanal geçişi üzerindeki köprüsüdür. Yani Kanal İstanbul’un yapım işiyle direkt olarak bir alakası yoktur.

Kanal İstanbul’un önemini çeşitli vesilelerle anlatmaya çalışan çok sayıda insan var. Ak Parti hükümeti, ülkemizin köklü geçmişi, jeopolitik konumu, nüfusu, küresel siyasette söz sahibi pozisyonu ve güçlü ekonomisinin getirdiği bir sonuç olarak; iç ve dış saldırıya maruz kalmaya devam etmektedir. Bu konuyu özellikle Gezizekalılar için biraz açmaya çalışalım. Zira hala kavrama güçlüğü çekmektedirler.

Gerçekten de Gezi olayları esnasında bunun yapılmasının Türkiye’nin gücüne güç katacağını gören Batılı ülkeler; ellerinden gelen her türlü fitne kazanını kaynatmışlardır. Bu maksatla içerisinde güvenlik görevlilerinin de şehit olduğu 10 kişiden fazla vatandaşımız vefat etmiş yüzlerce kişi yaralanmıştır.

Şu anda güncel olarak çok tartışılan enflasyon, faiz ve döviz fiyatları konusunda Gezi olayları öncesinde Ak Parti hükümetinin çok önemli başarılar elde ettiği aşikârdır. Ülke ekonomisinin cumhuriyet döneminde hiç bu dönemdeki kadar büyük ivme kazanamadığı da bir gerçektir.

Büyük fotoğrafı görebilmek için Türkiye’nin sadece son 10 yılına bakmamız yeterlidir. Gezi olayları ve sonrasında FETÖ örgütünün elebaşılığını yaptığı hükümeti yıkma girişimleri, nihayet 15 Temmuz 2016 darbesi ile sonuçlanmıştır. Öncekiler gibi ABD ve Batılı ülkeler tarafından tezgahlanmış bu iğrenç darbe; milletimizin sağduyusu ve göğsünü siper etmesi sayesinde başarısızlığa mahkum edilmiştir.

ABD Başkanı Biden, FETO örgütü ve darbeci generaller ile diz çöktüremediği Ak Parti iktidarına bu sefer kur operasyonları ve önemli projelerin durdurulması yolu ile çelme takmaya çalışmıştır.