Faizi meşru göstermeye çalışan bir hayli haramzade memleketimizde bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı ilahiyat fakültelerini ve devletin diyanet kadrolarını doldurmuş durumdadır. Sivil toplum örgütlerinde bu faiz lobisine rastlamak mümkündür. Allah’tan korkmayan ve kuldan utanmayan bu haramzadelerin en önemli iddiası şudur. Derler ki; Kur’an’da geçen riba ile bizim şu an kullandığımız faiz başka şeylerdir. Riba haramdır; faiz ise helaldir. Elbette bunlara söylenecek en kısa ve özlü cevap “cehenneme kadar yolunuz vardır” olacaktır. Peki, bu çeşitli unvanları isimlerinin başına koyup halkımızı zehirlemeye çalışan ilahiyat ve diyanet personeline ne diyelim? Gitmiş oldukları yolun yanlış olduğunu nasıl anlatalım? Ayrıca faizin alternatifi var mıdır? İşte muhatabımız ehlisünnet Müslümanlar olup faiz lobisinin insanlarımızı nasıl tuzağa düşürdüklerini izah etmeye çalışacağız. Yazımızın sonunda da bu faiz hastalığına yakalanmış insanlara çıkış yolunun nasıl olması gerektiğini anlatmaya çalışalım.
Öncelikle cerbeze ve laf cambazlıklarına pabuç bırakmamak gerektiğini söylemek gerekiyor. İslam’da alışveriş helal faiz ve riba ise haram kılınmıştır. Allah’ın emrine uymak, Peygamberin (asm) sünnetine ittiba etmek; bütün Müslümanların boynuna borçtur. İslam’da faizin alternatifi olarak “karz-ı hasen” diye tarif edilen borç verme uygulaması vardır. Karz-ı hasen; İslam âlimlerinin övgü ile bahsettiği bir dayanışma ve yardımlaşma şeklidir. Altın, döviz veya mal ile yapılabilir. Burada önemli olan verilen borç hangi mal veya para ile verilmiş ise aynısının geri ödenmesi esasıdır. Binde bir dahi ilave para veya mal istenirse bu faizdir, yasaktır. Kur’an’da ribanın yasaklanması ile ilgili çok sayıda ayet vardır. Keza hadislerde de helal kazançlarımızı kirleten ribanın yasaklandığı pek açık bir şekilde belirtilmiştir. Zaten ilahiyatçı ve teolog olarak zehirlerini kusan kimseler de ribanın yasak olduğuna itiraz etmiyorlar. Tarihi olaylardan yola çıkarak ribayı tarif ederken “kat kat faiz” uygulamasını öne sürüyorlar ve kısaca şunu söylüyorlar: Eski tarihlerde tefeciler borç verdikleri zaman ya bir buçuk katı veya iki katı faiz alırlardı. İşte bunu geri ödemek çoğu zaman mümkün olmuyordu ve bu yüzden “kat kat faiz” yani riba yasaklanmıştır. Biz dahi böyle tarif ediyoruz.
Fakat iş “faiz” konusuna gelince işte İlahiyatçı ve diyanet personeli burada çuvallıyorlar. Yedikleri halt şudur: “Faizin azında bir günah yoktur. Hatta enflasyon kadar faiz caizdir”. Kısaca yüzde 50 veya yüzde 100 faiz haram; yüzde 5 veya 10 faiz helaldir. Yok devenin nalı! Neresinden bakarsanız bakın ipe sapa gelmez bu uydurmaları ciddiye alıp cevap vermek bile hak ve hakikate karşı bir cinayettir. Koca Osmanlı devletini yıkan çoğu Yahudi bu tefecilere ne kadar fena söz söylense azdır. Sadece şunu söylemekle yetinelim: “Enflasyon; geçmişte meydana gelen mal ve meta fiyatlarındaki değişimdir”. Faiz ve riba ise verilen bir borç için gelecek zamanda alınacak ana paraya ilave para miktarıdır”. Birisi geçmiş zaman ile ilgili diğeri ise gelecekteki bir süre ile ilgilidir.
Bu nedenle enflasyon ile faiz oranları arasında bir bağ kurulamaz ve kurulursa hatalı olacaktır. Akla gelen diğer bir soru ise şudur: Bütün dünya ve Türkiye’de bankacılık işlemleri hep faiz ile yapılıyor. Bunun alternatifi var mıdır? Devlet faizsiz bankacılık yapabilir mi? Cevabı da basittir. Elbette faizsiz bankacılık yapılabilir. Nitekim 1975 yılından beri faizsiz finans kuruluşları yeni adıyla katılım bankacılığı faiz alıp vermeden finans hizmeti vermektedir. Tam 47 yıldan beri İslami usullere uygun olarak murabaha işlemleri ile kar ve zarara ortak olarak işlemler yapılmaktadır. Unutmamak gerekir ki; Türkiye’deki mevcut kanunlara göre katılım bankalarının faizle para alıp vermesi yasaktır. Yapıldığı takdirde suç olup cezalandırılırlar. Şu kaderin bir cilvesine bakın ki; faiz işleminden farkı olmayan “sukuk” yani “kira senetleri” birkaç yıldan beri bizzat devlet tarafından işleme sokulmaktadır. Ne yazık ki; kamu katılım bankaları yasal olarak suç sayılan bu faiz işlemlerine bulaşmak sureti ile milletimizin helal paralarını kirletmektedirler. Kira senetleri yani sukuk ile ilgili olarak bir çok konferansa katıldım. Hatta şu anda Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikalar Üyesi ve İslam İktisadı ve Finansı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Servet Bayındır’ı defalarca dinledim ve yazılarını okudum.
Her defasında kiralama senetlerinin faiz ile yapılan bir işlem olduğunu savunan Bayındır, hükümette görev aldıktan sonra bu konuda hiç sesini çıkarmamaya başlamıştır. Yoksa fikir değişikliğine uğrayıp faize helal diyen İlahiyatçı ve diyanet hocalarının peşine mi takılmıştır. Son olarak faiz belasına düşen ve bu bereketsiz ve haram parayı kullanmak zorunda kalan vatandaşlarımıza şu tavsiyede bulunmak isterim: Sakın ola “bu zamanda faiz helaldir” demeyiniz. Allah’a yalvarıp “Ya Rabbi! Sen Gafursun. Affetmeyi çok seversin. Benim de günahlarımı bağışla ve şu faiz pisliğinden beni de kurtar” diye dua etmelidir, vesselam…