İşte bu sonuca ulaşabilmek için Merkez Bankasının son aylarda devamlı artan döviz fiyatlarına müdahale ederek rezervlerini eritmek yerine; dengeye kavuşacağı şekilde serbest bırakmak uygun görüldü. Hâlihazırda dövizin yüksek olması ihracatçımız için bir avantaj ithalatçı için dezavantaj olarak yansımaktadır. Çünkü çok daha rekabetçi fiyattan ürettiğimiz malları satabilme imkânı olduğu gibi ithalat malları çok pahalı gelmeye başlamıştır. Bütün dünyada yaşanan tedarik zincirindeki kırılmalar Türkiye’nin coğrafi konumu nedeni ile ürettiği malların satılması konusunda çok önemli fırsatların doğmasına yol açmıştır.

Çok yakın bir tarihte belki de 2022 yılına girmeden cari fazla verdiğimiz bir ayı görebilme imkânı doğmuştur. Eğer bu süreç başarılı bir şekilde yönetilip ihraç ürünlerimizin pazarlanması konusunda devlet-özel sektör işbirliği gerçekleşirse; ülkemiz cari fazla veren bir noktaya gelebilecektir. Turizm gelirlerinin artması, bu süreci daha da olumlu hale getirecektir.
Cari fazla verdiğimiz takdirde şu sonuçları görebiliriz:

Öncelikle artan döviz fiyatları yerine daha da ucuzlamış bir dövizi görmüş olacağız. Dövizin düşmesi Türk lirasına güç katacaktır. Asıl büyük başarı ise faizin dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi düşmesi hatta sıfıra ulaşması sonucunu doğuracaktır.

Elbette bu süreç birkaç ayda meydana gelmez. Belki beş altı yıllık güçlü bir üretim ve ihracat seferberliği sayesinde ortaya çıkacaktır. Günün sonunda ise karşımıza çıkacak sonuçların pek güzel olacağı kanaatini taşıyorum. Şöyle ki:

Ekonomide taşlar yerine oturacaktır. Sanayiciler faizden para kazanmak yerine üretim yaparak hem kendilerine hem de ülkemize fayda sağlamış olacaklardır. İstihdam artışı sayesinde işsizlik azalacaktır. Yıllık büyüme oranımız yüzde 10’un üzerinde iki rakamlı hale gelebilecektir.

Döviz fiyatlarının düşmesi ile birlikte kişi başına gelir miktarı artacak zengin ülkeler kategorisinde yer almaya başlayacağız. Cari fazla sayesinde yatırım imkânları artacak “Kanal İstanbul” gibi projelerin bitirilmesi ile birlikte Türkiye’nin stratejik gücünün yükseldiğine şahit olacağız.

Kanal geçiş ücretlerini arttırıp-azaltmak sayesinde Rusya gibi üç yüz yıldan beri bizi tehdit olan ülkelere karşı elimizdeki kozlarımız artmış olacaktır. Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Fakat sadece cari fazla vererek bu sonuçlar alınamaz. Devletin üzerine düşen ev ödevlerini yapması gereklidir.

Devletimizin yapması gereken en önemli ev ödevi; serbest piyasa ekonomisini canlı tutmak ve Türkiye’nin faiz bataklığından kurtulmasıdır. Bunun için 1975 yılından beri başarı ile yürütülmekte olan “faizsiz bankacılık” sisteminin devletin her kademesinde uygulanması gereklidir.

İkinci olarak; devlet mekanizmasının üretim, bankacılık, hizmet sektörü ve ticaret gibi özel sektöre ait her türlü işten çekilmesi gereklidir. Çünkü vergi adaleti, altyapı yatırımları, savunma, güvenlik, sağlık ve eğitim gibi üzerine asıl vazife olan işler çoktur. Bunlar üzerine odaklanmalı özel sektörün işlerine burnunu sokmamalıdır, vesselam…