Saldırının nedeni çok açık ve nettir. Ortadoğu’yu ve enerji yollarını kontrol etmek maksadı ile askeri güç kullanmanın önünü açmaktır. Saldırıdan hemen sonra Afganistan ve Irak, ABD ve müttefikleri tarafından işgal edilerek petrol ve enerji üzerindeki ABD menfaatleri korunmuş oldu.
Bu arada Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte soğuk savaş süreci sona ermiş silah fabrikaları büyük bir krize girmişti. Çünkü artık ortada Batıyı işgal etmeye hazırlanan bir “Varşova Paktı” yoktu. Ülkeler silah yerine altyapı yatırımlarına hız verilmiş silah tacirlerine acilen “savaş” gerekmişti.
Yeni düşmanı bulmakta da hiç güçlük çekmediler. Zira daha henüz Batı’nın sömürgeciliğinden kurtulmuş islam ülkeleri hedef için hazırdı. Ortadoğu diktatörlerini “kimyasal silah ürettiği” suçlaması ve Usame bin Ladin gibi teröristleri yetiştirerek 11 Eylül saldırısını gerçekleştirdikleri bahanesi ile bombalamaya başladılar.
Zamanın salak ABD Başkanı George W. Bush, açıkça bir Haçlı saldırısı (Crusade) başladığını açıkladı. Yani gizlemeye bile gerek duymadan açıkça hedefi göstermişti. Herşey açıkça insanların gözünün içine bakılarak, hayasızca yapılıyordu.
Batı felsefesinin ve materyalizmin tapındığı “güçlü olan haklıdır” anlayışı apaçık ortaya çıkmıştı. Eğer sen ABD gibi güçlü bir ülke isen masum sivil insanları acımasızca öldürüp katledebilirsin. Zira kuvvetli olan haklıdır. İşte mesele bu kadar basittir.
İşte İslam’ın istikbal semavatı üzerinde en yüksek gür sada olacağının en açık delili budur. Çünkü İslam’a göre kuvvetli olan haklı değil; haklı olan kuvvetlidir. Her insan makamı, rütbesi, şanı ve şerefine bakılmaksızın hukuk önünde eşittir. Bu nedenle güçsüz olsa bile insan haklı ise karşısında kim olursa olsun ondan hakkını alabilmektedir.
Bu çok önemli kaide üzerinde ne yazık ki doğru dürüst çalışmalar yapılmamaktadır. Bunu açıkça ortaya koyup Batı dünyasının ve materyalist felsefenin ne derece insaniyetten uzak olduğu ortaya konulmak zorundadır. Kuran’ın hükümlerinin bu konuda ne derece üstün olduğunu bir çok makale ile ifade etmiştim. Fakat bunu daha çok dillendirmek gerekiyor.
İşte 11 Eylül saldırısının gerçek nedeni Batının saldırgan ve acımasız tutumudur. İnsanlığın onuru ve şerefini acımasızca ayaklar altına alan bu anlayışı eleştirmemek dahi büyük bir günahtır. Önyargılardan kurtulup bu acı gerçeği haykırmak şarttır.
Peki, saldırının nedeni açıkça bellidir ki, İslam dünyasına saldırı için bir bahane bulmak. Bunu ister El- Kaide örgütü üstlensin isterse bunu terörün destekçisi ülkeler adına yapsın şüphe duyulmamaktadır. İyi de; bu işi gerçekten de Usame bin Ladin ve El-Kaide mi gerçekleştirmiştir. İşte zurnanın “zırt” dediği an budur.
11 Eylül saldırısının gerçek faillerinin ABD derin devleti olduğuna dair ciddi deliller bulunmaktadır. Bu delilleri ciddi olarak ortaya koyan araştırma kurumları, ABD devletinin saldırısına uğramakta; gerçeklerin ortaya çıkmaması için büyük çaba sarf edilmektedir.
Fakat gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Nasıl ki Japonlara saldırı için “Pearl Harbour baskını” bilindiği halde önce kamuoyuna açıklanmayıp savaş sona erdikten sonra ancak işin iç yüzü ortaya çıkmıştır. İşte aynen bunun gibi 11 Eylül saldırısının gerçek faillerinin ortaya çıkması da yakındır.
Bu gerçeği ortaya koyma vazifesinin ABD vatandaşlarınca yapılması önemlidir. Çünkü saldırıda ölenlerin büyük çoğunluğu Amerikalı itfaiye erleridir. Onların hatırasına saygı icabı bu kirli saldırının asıl faillerini bulmak ve gerçekleri gizleyen politikacı ve kamu görevlilerinden hesap sorulması vicdani bir hesaplaşmadır, vesselam...