Bunun bir isyan olmadığı apaçıktır. Büyütülen olay, aslında Erzurum’a İzmir’den gelmiş zalim bir valinin marifetidir. Vali Zühtü, halka gözdağı vermek için bahane aramaktadır. Amaç bu cesur ve gözünü budaktan esirgemeyen halkın din ve vicdan özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır. 
Şehrin Garnizon Komutanı Tatar Hasan Paşa ve Vali’nin idam etme yetkileri vardır. Kafa kafaya verip bu işi kısa yoldan bastırmak ve gözdağı vermek için her türlü fenalığı yapacaklardır. Sıkıyönetim ile birlikte akşam namazından gün ağarıncaya kadar sokağa çıkma yasağı getirilir. Erzurum Camileri haftalarca sabah ve yatsı namazlarında kapalı kalır. Düzinelerce insan evlerinden toplanır. Yakınlarını görmek isteyenler, okkalı bir dayak yedikten sonra gönderilirler.
İlk çırpıda Cin Oğlu Hacı, İttihat ve Terakki’nin vurucu güçlerinden olmasına bakılmadan ağır bir mahkûmiyet alıp Sinop’a sürüldü. Şehrin en itibarlı şahsiyetlerinden Ahmediyeli Akif Kullebi ile Papilacı Mahmut idam edildi. Ayrıca Divan-ı Harbi Örfi tarafından 21 kişinin idamı meydanlarda infaz edildi. Sekiz kişi ise elleri kelepçeli olarak, Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edildiler. Müftü Solakzade ise nasıl becerdi ise bu vartadan kurtulmuştur.
Savaş senelerinde bu milletin başına gelen felaketler ve sıkıntılar, çocukları erken yaşta delikanlı etmiş kadınlara erkek gibi oturup kalkmayı öğretmiştir. Bir baba gibi çoluk çocuklarına sahiplik etmeye mecbur olan bu kadınlarımızdan Şalcı Şöhret Kadın da yetim balalarına bakmak için el işi şal örüp pazarda açtığı sergide satardı. Vilayete doğru yürüyüş yapıldığı olay günü gelip haber vermişler ki: “Şöhret Kadın, senin oğlanlar hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip çık!”
Şöhret Kadın bohçasını kapıp dışarı fırlamış. Hükümet konağının önüne geldiğinde bakıyor ki, asker bir sıra, zabitler bir sıra, millet bir sıra birbirlerine sert sert bakıyorlar. Şöhret Kadın yetimlerini kalabalığın arasında göremeyince, jandarmaların onları alıp götürdüklerini sanmış ve köpürmüş. Bağırarak bohçasındaki takunyaları çıkarmış zabitlere fırlatmış. “Ula soykanızda kala! Şapkanıza bilmem ne edeyim! Nerde benim balalarım?” diye de memurların şapkalarına sövmüş. İşte Şalcı Şöhret Kadın’ın suçu bu kadar. Yetimlerini koruma içgüdüsü, ana yüreği, din gayreti ve bunun sonucunda ettiği birkaç söz. Fakat işte böyle bir söz sonucunda bir insanı hatta bir kadını idam edecek kadar gözü dönmüş yöneticiler var ve bunlardan hesap sormayı 90 yıl geçtiği halde cesaret edemeyen insanlarımız var.
Devamı nasipse yarın...