Kara Harp Okulu’nda Arpa Boyu Yol Gitmişiz (2)
Vehbi Kara
Sözlerinin arasında nasıl oldu ise “ordu milli iradenin emrindedir” diye konuşan yeni rektöre ne demeli bilmem ki. Tamam, daima darbe ile büyüyüp darbe ile kalkıp Kamalizm nutuklarından başka bir şey duymamış olabilirsin. Okulda yükselmek ve kariyer elde edebilmek için Kamalizm hakkında övgüler dizmek zorunda da kalmış olabilirsin. Lakin okumuş olduğun okullarda resmi tarih yalanlarının ne çirkin bir şey olduğunu hala anlayamadın mı? Hiç olmaz ise Rektörlük denilen bir koltuğa oturuyor iken “Bilim ve tarihçilik adına ben ne yapıyorum” diye vicdanını sorgulayamaz mısın? İlk dersi bu şekilde veren Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’dan başka bir tören yaptırmasını beklerdim. Zira yıllarca almış olduğu sivil eğitim adına bir talihsizliktir. Özgürlük ve hürriyet kavramlarını daha iyi içselleştirip genç öğrencilere bundan bir kırıntı dahi olsa yeni bir şeyler kazandırması gerekirdi. Fakat “na to kafa na to mermer”. Pek çabuk askeriyeye uyum sağlamış. Kara Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral İsmail Güzeller de soyadına uygun bir şekilde Kamalizm güzellemesi yapmış. Harp Okulunun bağrından çıkardığı sayısız darbecilerle tarihe mal olduğunu unutarak tam tersini söylemiş. Sanki her 10 yılda bir kesintisiz darbeyi başka ordunun zabitleri yapmış gibi hala faşist söylemlerden vazgeçmiyor. Elbette burada siyasetçilerin sorumluluğunu pas geçmemek gerekir. Darbe yapan askerlere karşı pısırık politikalar yerine cesur ve sözünü esirgemeden söyleyen yöneticilere ihtiyacımız her zamankinden daha çok. Bunu bilfiil 15 yıl yaptığım askerlik mesleğine dayanarak söylüyorum. Asker, emirden anlar. “Tak” diye söylersin “şak” diye yapar. Dur bir düşüneyim, bana müsaade edin gibi laflara askerin karnı toktur. Sonra da bunu yapanlarla dalga geçip faşistliği pekiştirirler. Başbakanın emrini dinliyor diye Doğan Güreş Paşayı nasıl aşağılıyorlardı hatırlayın. Zira yetişme tarzı bunu gerektirir. Eğer bunu yapmaz isen işte o zaman “bu yönetici emir vermeyi bilmiyor işte o zaman nasıl emir verileceğini ben göstereyim” der. Olmadık fenalığı yapar. Bu üzücü molayı Yüksek Askeri Şura ve Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında çok gördük. Sivil yöneticilere kafa tutan, argo kelimelerle hakaret eden yetmedi basın karşısına geçip yabancı devlet büyüklerine (Suudi Kralına sövmüştü bir general) küfreden generallere daha çok rastlarız. Bunların gerektiğinde silahı gösterip milletvekillerini tehdit edecek kadar faşist olduğunu bilmeden, yönetici olunmaz. Saftirik olmamak gerekir. Tarihten ibret alamamışız maalesef. Hatta tarih profesörü dahi bunu anlamamış ise yandı gülüm keten helva. Yeniden darbeleri kötüleyip faşizmin ne kadar kötü olduğunu yazmaya mı başlasak acaba?
Yorumlar