Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik bir de ne görmüşüz; bir arpa boyu yol gitmişiz. Bu üzücü gelişmeyi Milli Eğitim Bakanı Selçuk’a borçluyuz. Zira Selçuk, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok önemsediği "Dindar nesil yetiştirme" için de şunları söylüyor:
"Ben dindar olmayı bu ülkenin ortak paydası olarak görmüyorum. “Dindar değilim” diyor bazıları. Bunun yerine insanların ortak paydasıyla ilgili bir arayışa girmek lazım ki bu ahlak anlayışıdır. Ateistin de Budist’in de Hristiyan’ın da Müslümanın da herkesin bir ahlak telakkisi vardır ve bu evrensel bir temel oluşturur."
Ahlak’ın dinin bir parçası olduğunu idrak edemeyen bir Milli Eğitim Bakanına sahibiz. Bakanın dilinden dökülen inciler bunlarla sınırlı değildir. Dinsizliği ve faşistliği ön plana çıkaran köy enstitüleri için dahi neler söylemiş:
"Türkiye Atatürk dönemindeki eğitim-üretim ilişkisini geliştiremedi. Örneğin o dönemde köy enstitüleri sahici bir eğitim iradesinin göstergesiydi. Ama bu eğitim-üretim ilişkisi Atatürk’ten sonra çok zayıfladı. (…) eğitimin hesap verebilen, sorgulanabilen, dönüşebilen bir yapısı olurdu. Merkezi bir karakter yerine, yerinden yönetimin ağırlıklı olduğu bir yapısı olurdu. Türkiye’nin coğrafyasına benzer şekilde, farklı eğitim modelleri, okul tipleri, eğitim anlayışları, felsefeleri çıkabilirdi."
Erdoğan böyle bir bakanı seçip başımıza getirdiği için büyük bir vebale girmiştir. Millet bunun hesabını Selçuk’tan sormayacak, bütünüyle Ak Parti teşkilatını ve hükümeti suçlayacak. Bu yüzden ne yapıp edip böylesine ülkemize zarar verecek bir bakanı görevinden almalıdır.
Çünkü Müslümanlar hiçbir millete benzemez. İslamiyet’ten çıktıkları vakit insanlığa, topluma zehir haline gelirler. Zira bütün güzellikleri ve hayırlı işleri dinlerinden dolayı kazanmışlardır. Orta Asya’dan gelen İslam dışı toplulukların neler yaptığı ortadadır. Allah’tan korkmayan bu vahşi kavimler taş taş üstünde baş baş üstünde bırakmamışlardır.
Cengiz ve Hülagu’nun yaptıkları çok ibretli birer derstir. İşte dini ortadan kaldırmak için yemin etmiş bu insanlara karşı din eğitimini etkin kılmak hem devletin hem de toplumun en önemli görevlerinden bir tanesidir.
Bir zamanlar Erdoğan ve Ak Parti hükümetine düşman bir gazetede yazılar yazıyordum. Halkın en az yarısının desteğini alan bir hükümeti ve liderini eleştirirken insaflı olun dediğim ve aşağıdaki yazıyı yazdığım için 2012 yılından itibaren yazılarıma son verdiler. Bende başka gazetelerde yazı yazmaya başladım.
Yazının konusu dindar nesil üzerineydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir zamanlar “Dindar nesiller yetişmesin mi istiyorsunuz?" sözlerinden dolayı; başta CHP olmak üzere bir çok kuruluş tarafından, fırtınalar koparılmıştı. Buna mukabil Erdoğan, Ak Partiİl Başkanları toplantısında da dindar gençlik yetiştirmek istediklerini yineleyerek, "Dindar bir nesil yetiştirmek hedefimiz" ve “Biz muhafazakâr demokrat nesil peşindeyiz" diyerek sözlerinin arkasında olduğunu göstermişti.
Buna benzer bir tartışma 61 yıl önce de yaşanmış eğitim öğretimde din eğitiminin ilk defa dile getirildiği ve o günün medyasında ve muhalefet cephesinde büyük fırtınalar kopartan meşhur “Konya Nutku” bugünkü tartışmalara çok benziyordu.