Yunanlıların meşhur feylesofu Eflatun, seçkinci bir düşünceye sahipti. Medine-i fazıla dediği ideal dünyasında seçkinlerin ve aristokratların devleti daha iyi yöneteceğini söylüyordu. Fakat İslamiyet sevad-ı azam yani çoğunluğun kararını üstün tutuyor hukuk önünde eşitlik düsturunu öne sürüyordu. Hazreti Peygamber Aleyhissalatü Vesselam “ Ümmetim yanlışta birleşmez” demişti.
Nitekim Medine Devletinde Şura ve Meşveret sistemi uygulanmaya başladı. Dört Halife Devrinde de seçim ve yönetim esasları Peygamberimizin asm. uygulamaları örnek alınarak geliştirildi. Fakat Emeviler ile beraber yeniden Isırıcı Saltanat başladı. Kardeş katliamları tekrar başladı. İnsanlar hatta Müslümanlar “ Ya devlet başa ya kuzgun leşe” diyerek iç savaşlara sebep oldular. 10 Asır böyle devam etti. Nihayet Müslümanların başkenti olan İstanbul da 1876 yılında meşrutiyet ilan edildi. Padişahlık şarta bağlanmış Meclis açılmış ve Sadrazam seçilmişti.
Ne yazık ki Osmanlı Rus Harbi bu rejimin devam etmesine engel oldu. Meclis kapatıldı ve her şey yeniden padişahın keyfi yönetimine geçti. Osmanlı da 2. Meşrutiyetten bir yıl sonra ordu darbe yaptı ve Şeriat isteriz diyen birçok aydını astı.
Artık İttihat ve Terakki Cemiyetinin faşist diktatörlüğü kurulmuştu. Padişah bir kukla haline getirilmişti. Bu faşist yönetim ülkemizi 1. Dünya Savaşına bulaştırdı. Devlet yöneticileri tuzağa düşürülmüştü. Ecdadın bize bıraktığı toprakları içimizde güç kazanmış Sabetaycilar Batılı ülkelere peşkeş çekmişti. Yetmedi milli mücadelenin kahramanları Sabetaycilarin komploları ile ya idam edildiler ya da yurt dışına kaçmak zorunda bırakıldılar.
Çok insanımız CHP’nin tek partili faşist yönetimine altında hapse atılıp idam edildiler. Harf devrimi yapılarak halkımız bir gecede cahil bırakıldı. Gayrimüslim olarak sinsi bir şekilde devletin kilit noktalarına yerleşen dönmeler dinsizliği bu vatana yerleştirdiler.
Halifelik Meclisin ve Hükumete devredildi halde kaldırılmış gibi gösterildi. Müslümanlar başsız kalmıştı artık. Bu durum tam 98 yıldır devam etmektedir.
Müslümanların miras hukuku dahil olmak üzere bütün İslami kuralları yok edildi. Öyle ki Yahudi ve Hristiyanların başlığı olan şapka zorla giydirilmiş çalışıldı. Acimasizca şapka kanununa karşı çıktı diye Erzurumlu Şalci Bacı idam edildi. Bugün şapka kanunu hala yürürlüktedir. 2. Dünya Savaşından sonra Batının baskısı ile çok partili hayat yeniden başladı. 75 Yıl sonra yeniden seçim esaslı bir yönetim başladı. Fakat bu sefer ABD’nin besleyip büyüttüğü faşist generaller her 10 yılda bir darbe yaparak memleketin iliğini kuruttular.
Nihayet 15 Temmuz 2016 da halk tankların üzerine çıkarak faşist darbecileri ortadan kaldırdı. Çoğu hapse tıkıldı. Darbeci bazı FETÖ örgütü üyeleri beslendikleri ABD ve Batı ülkelerine kaçtılar. İşte Müslümanların hürriyet ve özgürlük hikayesi budur. Halkımız İslamiyet’in emrettiği İstişare müessesesi olan Meclis i ihya etmiş kanı canı pahasına ayakta tutmayı başarmıştır. Elbette bu hamiyetli Türkleri diğer Müslüman kardeşleri örnek alacak ve insanlığın baskı ve dikta yöntemleri ile hayvan sürüleri gibi güdülmesinden kurtulmasına vesile olacaklardır.
Ne mutlu Müslümanım diyene...