Deplasmandaki skor avantajının verdiği rahatlıkla, kolay bir maç bekleniyordu. Ancak Lugano, kendi ligine 2’de 2 ile başlayan, fizik olarak güçlü, maça tam konsantre olabilen bir yapıda takım. Jose Mourinho da bunu bildiği için taraftardan yüksek bir destek bekledi ve taraftarın da desteğiyle başladı maç. Bu desteğe aynı şekilde cevap veremedi futbolcular. Özellikle ön alandaki agresif, odaklı pres; orta saha ve defansta yoktu. Lugano topu defanstan çıkardığında oyun tamamen onların istediği bir oyuna dönüyordu. İlk maçta olduğu gibi konsantrasyon eksikliği, sertlik eksikliğiyle yine mağlup duruma geçti Fenerbahçe. Bu yetmezmiş gibi bir de Fred’in sakatlığı ilk yarıyı kâbusa dönüştürdü.
Krunic hak etmiyor
Rade Krunic ilk maçta da bu maçta da gösterdi ki Fenerbahçe seviyesinde bir oyuncu değil. Özellikle yedek kulübesinde İsmail Yüksek gibi baskılı, sertliğe sertlikle cevap veren, top ayağındayken de etkili olabilen bir oyuncu varken Krunic’in oynaması, teknik ekibe eksi yazar. Nitekim ikinci yarı Krunic-İsmail değişikliğiyle rakibin sertliğine cevap verilebildi. Özellikle İsmail rakibin defanstan çıkmasına izin vermedi. Bütün oyunlarını bozdu. Fenerbahçe’nin de öz güvenini ve temposunu yukarı çekti. Orta sahaya transfer de gelse İsmail-Fred ikilisini kesmesi kolay olamayacak.
Kahraman Dzeko
Hazırlık maçlarında ve İsviçre’deki maçta takımın gol yükünü çeken Edin Dzeko, bu maçta da Fenerbahçe’yi kâbustan uyandırdı. Akan oyunda pozisyon bulmakta yine zorlanan sarı lacivertliler, duran toptan Dzeko’nun kafasıyla beraberliği sağlayabildi. Dzeko, attığı gollerle En-Nesyri’ye formayı kolay kolay bırakmayacak gibi duruyor. Golden sonra direnci azalan Lugano takımı, maçın sonuna kadar cılız ataklardan fazlasını bulamadı. Son dakikada gelen Fenerbahçe golü maçı bitirdi. Bu maçlar sadece Fenerbahçe’ye değil bütün takımlarımıza ders niteliğinde oldu. Avrupa maçlarında konsantrasyon çok önemli. Hırs, sertlik, odak ve yetenek=Avrupa’da başarı.