Konuşmak zorundayım.
Bazen hiç susmamalıyım
Bazen arada bir gülümseme ile sarılmak üzere susabilirim...sadece o kadar.
     İnsan anlatamadıkları yüzünden mutsuzdur.
Ya da dinlememiştir,karşısındaki insanı...
Kim sana ne anlatıyorsa bir dinle yahu,
Belki sadece konuşmak istiyordur.
Anlamsız kelimeler yüklemiştir cümlelerine...
Belki de yüreğinde sakladıklarını çekip çıkaramıyordur da,ondan susmuştur yıllarca.Şimdi konuşmak istemiştir.Sen susturma...
   Bazen öyle çok konuşurum ki,kendi kendime kızarım da,susamam.
Konuşmam lazımdır.
Lakin karşımdaki(ler) öyle sesizce 
ağlıyor ki onun yüreğine:”mendil olmamlıyım” derim.
   Aslında konuşan ben olsamda,dudaklarımdan süzülen cümleler ona aittir.
Şaşkın şaşkın bakışıyla o da anlatır ya...
“Nerden biliyor! Beni bana nasıl anlatıyor..”
Diyemez belki ama ben konuştukça yüzündeki tüm çizgiler teşekkür eder bana.
   Hayatımızın en büyük hatasını susarak yaptığımızı çok geç anlasak,ne fayda.
   Bazen sevdiğimizi bile söylemekten utanırız.
Yahu sevmek kadar güzel ne vardır ki.
Ama riyasız
Ama karşılıksız
Ama yürekten...
Hani derler ya”adam gibi sev”
İşte öyle sevmeli insan.
Sevmeyi bile yüzümüze gözümüze bulaştırdık.
Nasıl konuşup anlaşalım ki.
   Yüreğinin sorularını bir pakete koyup sunmadıkça,sevdan seni anlamaz ki.
Aklın ile sorma sakın,
Yüreğin ile konuş.
 Sen bir başla hele konuşmaya,onunyüreğinde,zincirlere vurulmuş sorular,
nasıl da tek tek çözülecektir.
Konuştukça anlayacaktır,kim bilir,
 belki de çok sevecektir.
“İnsanlar konuşa konuşa
Hayvanlar koklaşa koklaşa”derdi büyüklerimiz.
   Bizler hayvanlaştık mı!
Önce koklaşıp,sonra kavga ile konuşup ayrılıyoruz.
Sanırım ayrılıkların yalancı sevdaların tek anlatımı kaldı.
   “Sevmeden,sarılmak,sevilmeden ayrılmak”
   Yıllarca yüreğimdeki  suskunluğum,çöllerdekibedevi misaline döndü.
Aradığım tek seninle bir ruh olmaktı.
Bir su olmadın.
Çöllenen yüreğime.
Anlatamadım mı,sana kendimi!
Yoksa,çok mu konuşuyor sandın beni!
Yok,ben sadece seni tanımak istemiştim.
Sonrasında dudaklarına ihtiyaçım kalmayacaktı ki,
Sadece bakacaktım gözlerine,
Gözlerin anlatacak,yüreğim dinleyecekti.
Ama sen...
   Geveze olmadım ben,sadece senin
Olmak istedim.
Yüreğin yüreğim olsun da hep aşık olalım dedim.
Ama sen yine duymadın ki!
   Yıllar geçti ben seni hala tanıyamadım.
Çünkü sen hiç konuşmadın.
İsteklerini anlatmak konuşmak değil ki,bunu bile anlatamadım ya sana.
   Seninle 
son kez konuşacağım,
anlatacaklarımı 
O zaman iyi dinle .Bu son gevezeligim olacak inan bana.
O Mekan hiç sevilmez ya,ama en anlamlı yerdir.
Musalla taşı!
Bilir misin,orda yatanlar çok konuşurlar.
Her yüreğe farklı anlatırlar.
Hayatın tüm konuşulmayanlarını.
Ayrılıkların son cümlesini,
avazları çıktığınca bağırarak,hemde.
Annesine,babasına...
Komşusuna,arkadaşına,dostuna...
Sevdalı olduğu yüreğe...
Sakın beni o zaman da dinlememezlik yapma.
Benim sana son sözlerim;”sevmeyi istiyorsan,konuşmalısın.
Saatlerce...
Anlamsızca...
Gerekli,gereksiz(birgün o gereksiz duyduklarının çok degerli olduğunu anlarsın)
Karşında kim varsa,sabırla dinle.
Bir bebek annesine bakıp hane anlamsızca agucuklar çıkarır ya ağzından 
O anne nasıl mutlu olur ya...
İşte öyle dinle hele hele sana sevdalı olanı.
   Konuşmayı bilmedik
Sevmeyi ondan mı öğrenemedik!
Belki de dinlemedik.
Sadece kelimelere takıldık.
Oysa kelimelerin içinden geçen  gökkuşağını göremedik.
Biz sadece...
Sevmemek için sustuk...
Geç kalınmaz sevdalara
Sevmek için 
Sevilmek için 
Zaman vardır ya
Niye çok konuştum))
Bana müsade.